Bölüm 32: Kıyamet

490 116 259
                                    

Hayal kurmak, istemek, hedef koymak, düşünmek, arzu etmek... Bugüne kadar bir çok şeyin hayalini kurmuş, bir çok şey istemiş, bir çok şeye hedef koyup ulaşmış, bir çok şey düşünmüş, bir çok şeyi arzu etmiştim.

Ve fakat hayat insanı öyle bir sürüklüyordu ki, geçip karşınıza kendinizi izleseniz hayretler içinde bakıp kalırdınız. Belki, bir ihtimal istediğiniz her şey yolunda gider, emellerinize ulaşırdınız. Belki de, hiç aklınızın ucundan dahi geçmemiş bir şeyin sahibi olur, onu kabul ederdiniz. Dualar insanın kaderini değiştirirdi evet, ama yeri geldiği zaman asla düşünmediğiniz şeyler de başınıza gelmesi an meselesi olurdu.

"Günaydın okulumun ve Bursa liselerinin yegane kupa sahibi okçuları," diye bağırdı Seda Timurtaşpaşa'da otobüsten indiğimiz gibi. Önce nefes almam gerekiyordu zira otobüste tam da nefes alınmayacak farklı bir aura vardı.

"Efendim buyurunuz," diyerek eliyle önden yürümemizi işaret etti Fatma gülümseyerek.

"Sistom," dedi Rana yeşil gözlerinin içinde mutluluklar doluyken. Sevdiği erkeğin beline sarılmıştı.

Melike Yasin'in bir adım uzağında dururken bana bakarak asker selamı çaktı, "Tüm ressamlık emir ve görüşlerinize hazırdır Kaptan Balım."

Hepsine gülerken utandım açıkcası. Böyle bir karşılama beklemiyordum onlardan. Teker teker sıkı sıkı sarılıp bıraktığım zaman önce Çağatay bana sarıldı. Şu an bunu neden yapıyorduk, inanın hiçbir fikre sahip değildim. OkçuBaba grubuyla sarılırken son olarak Demir Han'la karşı karşıya geldim. Bence gerek yoktu sarılmama ki zaten yol boyunca öyle gelmiştik. Ama o benim düşüncelerime tezatlık yaparak belime sımsıkı bir şekilde kollarını doladı. Hatta ayaklarım hafiften havalanmıştı.

Ben bir süre öylece durup sarılmasına o anlık kısa çaplı bir şokla bakarken Yasin, "Öhöm Efendim," dedi. Demir Han'ın kollarını belimden itip uzaklaştım.

"Ders saati geldi de," dedi Mücahit utana sıkıla ama gayet de gülmemek için zor duruyordu, "Okulda, teneffüs aralarında falan mı devam etseniz sarılmaya acaba?"

"Hadi yürüyün," dedim yürümeye başlayıp. Sinirlerim otobüs yolculuğu boyunca halay çekmiş, şimdi hepten kolbastı ve çiftetelli eşliğinde devam ediyordu.

Merdivenleri çıkarken herkes çiftiyle muhabbet ederek arkamdan geliyordu ve Demir Han benim yanımda bitti. Göt bitiydi sanki. Git işte, yanımda durma sürekli.

"Ömür boyu söylemezsem ölürüm," diyordu Seda, "O bacak arandan ok atmak nedir Müco?"

"Haykırdım resmen orada ya," dedi Fatma bayağı gülerek, "Ama Furkan da yenilir yutulur değildi yani."

"Yiyip yutabilirsin hayatım," dedi Furkan rahat rahat, "Ama işte yutarsan bir daha beni göremezsin, sıkıntı orada." Bu cümle üzerine Fatma sustu, eli konuştu sanırım ki Furkan'dan bir inleme sesi yükseldi.

"Al işte kırdın kırdın," dedi Yasin gülerek.

"Dinime küfreden," dedi Melike imalı bir sesle, "Müslüman olsa bari."

Yasin ağzının payını alıp, "Mesaj yerine ulaşmaktan ziyade," dedi mahcup bir sesle, "şey oldu biraz, kafama kaya düştü."

"Az bile sana, hala unutmadım yaptığını. Seni bir süreliğine denemek amaçlı affetmiş olmam, ömür boyu yüzüne vurmayacağım anlamına asla gelmiyor. Ninene selamlar."

"Başımın üstünde de taşısam unutmazsın da, affetmezsin de biliyorum," dedi Yasin bayağı bozularak.

Melike gülmeye başladı. "Salak çocuk. Eğer ciddi bir iletişim kurmuş olsaydın o kızla şimdi Heykel meydanında sallanıyor olurdun. Ya da boş ver ya, bir şerefsiz için kılını kıpırdatmaz, hayatın karmasını yaşamanı beklerdim."

Adam OlWhere stories live. Discover now