Bölüm 40: Yoğun Duygular

445 96 763
                                    


#yoğunduygular.

Sınırlar belli. Artık ne kadar bölüm daha burada oluruz bilmiyorum ama en heyecanlı zamanlara geçiş yapıyoruz. İyi okumalar.

Küçük kız bir gün ormanın içinde kaybolmuştu. Sağına baksa aynı ağaç, soluna baksa aynı ağaç vardı. Giydiği narin tülden yapılmış pembe elbisesinin tülleri yerdeki otlara takılıyor, yırtılırken onu yavaşlatıyordu. Sinirleri bozuk bir şekilde eteklerini toplarken etrafında gördüğü tek şey ağaçtı. Gür ve sık ağaçlardan gökyüzünü dahi göremez haldeydi. Ağladığını yüzüne vuran serin rüzgardan dolayı anlamıştı çünkü yüzü üşümüştü. Elleri yanaklarını bulurken tek eliyle eteklerini tutmaya devam etti.

Döndü dolaştı. Sanki etrafında dolanıyormuş gibi hissediyordu kendini. Bu ormanın bir çıkışı olmadığını, girdiği yerin de hızla ağaçlar tarafından kapandığını düşünüyordu. Git gide ormanın derinliklerine daldığını ve asla çıkışı bulamayacağını düşünürken olduğu yerde oturup kaldı.

Etekleri yırtılmış ve çamur içinde, yüzündeki az makyajı akmış ve çirkin görünümde, ağlamaktan şişmiş gözleriyle, başını yukarıya kaldırıp son bir kez gökyüzünü görmek istedi. "Lütfen," diye fısıldadı kendi kendine, "Ben gökyüzünü göremezsem nefes alamam, lütfen."

Ağaçlardan tüylerini havaya dikecek bir uğultu yükseldi. Rüzgar git gide şiddetini artırırken ince ince yağmur atmaya başladı. Yüzünü indirmedi. Düşen minik ve az damlaların yüzünü sevmesine izin verdi. Çünkü yağmur dışında hiçbir şey onun yüzünü sevmezdi. Sevecek kimsesi olmadığını düşünen kız yağmurla beraber ağlamasını da şiddetlendirdi.

"Bu da mı beni bulacaktı?" diye inledi ağlarken, "Neden?"

Yağmur daha da hızlanırken ağlaması artık nefes alınmaz hıza ulaşmıştı ve fakat asla yüzünü yere eğmiyor, kendisini yağmurdan koruyacak hiçbir şey yapmıyordu. Ağlamadığını, yağmurun yüzünü ıslattığını kendisine inandırmaya çalışıyordu.

"Gökyüzü," diye seslendi kuvvetli bir sesle, "Görünmüyorsun ama bu yağmur beni nasıl buluyor? Ağaçlar," dedi bağırarak, "Dallarınız maviliği görmeme engel, yağmur neden geliyor o zaman?"

Rüzgarın uğultusunu, yağmurun sesini ve onun hıçkırıklarını kesen tek bir ses yankılandı ağaçlarla kaplı gökyüzüne doğru.

"Sen ağaçlardan sebep ararsan, ağaçları gökyüzünü kapattı diye suçlarsan seni yağmurdan korumazlar küçük kız. Seni sadece istediğine ulaşma diye uğraşırlar."

Kız hayretle gelen genç erkeğin sesini dinledi. Nerede olduğuna bakmak için etrafına baktı ve fakat ağaçların sıklığından dolayı kimseyi görmedi. Ses bir kez daha gri ormanın içinde yankılandı.

"Eğer bir amaca ulaşmak istiyorsan, yani çıkışı bulmak istiyorum diyorsan ağlamak sızlanmak yerine daha güçlü kal, daha fazla uğraş. Düş ama kalk. Bırak eteklerin kalmasın. Kopar at eteklerini. Bırak yağmur yağsın. Bırak gökyüzü görünmesin. Bırak dizlerin kanamaktan seni acı içinde bıraksın. Bırak ellerin aldığı darbelerden dolayı kalp gibi atsın. Ama eğer, kalbin yerinde atsın istiyorsan kalk. Hiç kimse, oturduğu yerden ilahi bir güç olmadıkça amacına ulaşamaz."

Ses kesildi. Genç adamın sesi ormanın içinde yankılanmaya devam ederken küçük kız bir türlü sesin yönünü bulamıyordu. Sağdan geldiğini düşündü önce ve fakat ses soldan gelmiş gibiydi. Hayır hayır, arkasından gelmişti.

Adam OlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin