♈2.Kore Yollarında♈

56.1K 3.1K 3.3K
                                    

Evet Koreye gidiyorum. 20 yaşındayım ve 2 yıllığına Koreye değişim öğrencisi olarak arkadaşım Deryayla birlikte gideceğim. 15 yaşımdan beri kurduğum hayalim sonunda gerçek olacak. Düşünsenize, Kore... Tamam sizin için sıradan bir ülke olabilir ama bu benim hayalim...

Aceleyle yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkayıp hızlı bir şekilde kahvaltımı yaptım. Ardından üzerimi giyinmeye başladım. Gömleğimin düğmelerini iliklerken içeri kapıyı çalmadan annem girdi. Başımı gülümseyerek ona çevirdim.

Annem
-kızım bavuluna her şeyini koydun mu?

-evet anne.

Dedim kendimden emin bir şekilde ancak bu soruyu bana sorduğuna göre kesinlikle bir şeyimi unutmuştum. Çünkü bir anne olmak, kızının başına sürekli bir şeyler kakmayı gerektirir. Bu bir kuraldır.

Annem arkasına sakladığı pasaportumu havaya kaldırarak bana doğru sallamaya başladı.

-peki bu pasaportun burada ne işi var?

Ne didim phen!

Ellerimi arkamda bağladım ve tatlı olduğumu düşündüğüm bir şekilde güldüm.

-seni sınamak için koydum. Fark edecek misin diye. Ehuehuehuehu...

Kabul ediyorum iğrenç bir şakaydı. Sabahları şakalarım ağağağağa iğrenç oluyor. Ayrıca... Güldüğüm yeri aklınızdan silin.

Şakacı biri olabilirim ama erkeklere karşı hep bir soğuk, hep bir kabayımdır. Daha doğrusu ben erkek kız fark etmez herkese karşı kabayımdır. Nedenini ben de tam olarak bilmiyorum. Belki de eski sevgilim yüzündendir. Size o şerefsizi uzun uzun anlatmak isterdim ama boru değil bu, KOREYE GİDİYORUM.

Annem
-tabi tabi. Sırt çantana koyuyorum unutma.

-tamam.

Üstümü giyindim ve bavulumla sırt çantamı da alarak hızlı bir şekilde babamın arabasına bindim. Babam onları bırakıp gittiğimden dolayı somurtuyordu. Annemse dokunsam ağlayacak gibiydi. Gülünecek bir durum olmadığını biliyorum ama ne yapayım kendime engel olamıyorum. İçten içte p*ç smile atarak hava alanına gelmiştik bile. Hepimiz arabadan indiğimizde bagajdan bavulumu ve sırt çantamı alarak annemlere döndüm.

Annem
-kızım hala gitmeyebilirsin.

Gözlerimi devirdim.

-Yok artık anne. Birazdan uçağa bineceğim yapma ne olur.

Elleriyle göz yaşlarını sildi ve buğulu gözleriyle bana baktı. Ama ben şimdi nasıl gideyim? Şaka lan şaka, tabi gideceğim. Uçak düşse o motoru tamir eder, gerekirse kendime takar yine giderim arkadaş.

Babam
-Kızım sağ salim git.

Babam bu olaya en başından beri sıcak bakmıyordu zaten. Neymiş, kendime mukayet olamazmışım. Hah! Baba didim, ben didim kendi didim başımın çaresine didim bakarım didim. O da kabul etti. Daha doğrusu etmek zorunda kaldı.

-Tamam baba.

Dedim ve arkamı dönerek gelmeden önce cebime sakladığım soğanı çıkardım gözüme gözüme soktum. Ardındansa ağlıyor gibi yaparak ikisine de sımsıkı sarıldım.

Ne?! Ben hayırlı bir evlat olmaya çalışıyorum!

Arkamı dönerek hava alanının içine doğru yürümeye başladım. Onların hava alanından içeri girmelerine izin veremezdim. Verseydim şayet annem uçağın arkasına kadar gelir ve uçak havalandığında bir tanker su dökerdi arkamdan. Ne! Arabanın arkasından tasla su dökülüyorsa uçağın da arkasından tankerle dökülmesi gerekir. Biraz mantık!

Deryayla hava alanının içinde buluştuğumuzda arkamı döndüm ve annemle babama baktım. Annem ağlıyordu ve babam da onu yatıştırmaya çalışıyordu. Sanırım bu gibi durumlarda ağlamam gerek ama ne yapabilirim ki, ben de böyleyim. Koreye gitmek üzereyken ne diye ağlayayım sanki. Sanırım hayırsız bir evladım.

Şimdi gerçekleri açıklayalım.
Siz ağlar mıydınız?!?

Anons yapıldığında ikimiz de uçağımıza bindik. Açıkçası ilk defa uçağa bindiğim için tedirgindim. Deryayla kendi koltuk numaramıza oturduk ve arkamıza yaslanıp uçağın harekete geçmesini beklemeye başladık. Fazla geçmeden anons yapılmaya başladı. Kemerimi bağladım ve beklemeye başladım. Çok geçmeden uçak havalanmıştı. Başımı soluma çevirdiğimde yanımda yaşlı bir teyzenin oturduğunu gördüm. Bana dik dik baktığına yemin edebilirim. Bir insan neden dik dik bakar ki?

Rahatsız olduğum için ona doğru eğildim.

-teyzeciğim bir şey mi oldu? Yüzümde bir şey mi var?

Gözlerini kocaman açtı ve buruşmuş suratını daha da buruşturdu.

-Teyzeymiş. Teyze senin babandır.

.
.
.

Ona unicorn görmüş sapık bir sincap gibi baktım ama o bunu anlamadı.

Her neyse.

Kulaklığımı taktım ve arkama yaslanıp müzik dinlemeye başladım. Tabi teyze susar mı? Bana bir şeyler söylemeye başladı ama müziğin sesini arttırdığım için duymadım. Fazla geçmeden de uykuya dalmıştım zaten. Müzik dinlerken gözlerimi kapadığımda daha çabuk uyuyabiliyordum.

Biri -ki o biri Derya oluyor- beni dürtmeye başladı.

Derya
-Elif kalk geldik. Hadi uyaan... Hayvan 10 saattir uyuyorsun. Kış uykusuna mı yattın?! Tuvaleti de mi gelmez bir insanın ya..

Uykum biraz ağırdır da. Yani biraz derken aralıksız iki gün boyunca uyuyabileceğimden bahsediyorum. Ne? Ciddiyim!

-geldik mi?

Dedim uykulu bir şekilde. Gülümseyerek başını salladı ve ayağa kalkarak valizini tepeden aldı. Ben de kendiminkini aldığımda ikimiz de uçaktan inerek hava alanından dışarı çıktık. Derin bir nefes alarak etrafımdaki çekiklere bakmaya başladım.

-aağh ben Kore'de miyim?

-evet zilli Koredesin.

Başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Teyze elinde bavul, kınayarak bana bakıyordu. Allah Allah! Çattık ya iyi mi!

-lan teyze bir git. De git yav. Mütüşmel anımı bir yaşatmadın. Bir mutlu olamadım senin yüzünden. Hem senin ne işin var Kore'de? Otur evinde örgü ör. Ne bileyim Esra Erol'u, Müge Anlı'yı falan izle!

Teyze bana gözlerini kısarak bakmaya başladığında bir adım geri gittim. Sanırım uzaklaşmalıydım. Çünkü yetişkin bir aslan ile yaşlı olmadığını ima eden yaşlı bir teyze aynı orana denk gelmektedir. Eğer ki orada birkaç saniyeden fazla kalırsanız, sonu sizin için pekte iyi olmaz.

Hepinize BTS'li günler😏🐿️

BTS'in Başı Türklerle Dertte Where stories live. Discover now