♈4.Bu Çocuk Ölmek mi İstiyor?♈

40K 2.7K 1.3K
                                    

SUGA

-yah Jimin, geçen girdiğimiz iddiayı hatırlıyor musun?

Jimin kaşlarını çatarak bana döndüğündü güldüm. Elini çenesine koymuş tavana bakarken eminim 'kesinlikle hatırlamıyorum' başlıklı bir konuşma yapmak için kelime seçiyordu. Elini çenesinden çekerek saf bir surat ifadesiyle bana baktı.

Jimin
-hangi iddia ya?

Gözlerimi devirdim. 

-şöyle söyleyeyim bay ego, bize sert bir erkek olduğunu kanıtlayacaktın? Geçen gün atıp tutuyordun istediğim her kızı 5 dakika içerisinde ayarlarım diye?

Birkaç saniye düşündü. Hadi ama neden beyni bu kadar yavaş çalışıyor bu çocuğun.

Jimin
-haa... Hatırladım.

Dedi ve geriye yaslandı. Ardından devam etti.

Jimin
-tamam hyung, senin bir kız seçmeni bekliyorum. Artık seçte kendimi sana, pardon hepinize kanıtlayayım.

Bu dediğine gözlerimi devirdim. Akıl sağlığı yerinde olan bir kızın bu salağa bakacağını kesinlikle sanmıyordum.

Jhope
-Jimin emin ol içimizden hiçbirimiz buna inanmıyoruz.

Jhope aklımı okumuşçasına konuştuğunda güldüm. Herkes gülmeye başladığında Jimin iyice sinirlenmişti. Sinirlenince cidden yüzü çok komik oluyordu. Kulaklarına kadar kırmızıya boyanıyordu ve bu da onunla dalga geçmem için oldukça ideal bir bahaneydi.

Jimin
-yaaaa çok komik. Hadi hyung sen de seç artık kızı. Kız benim yakışıklılığımı ve uzun boyumu gördüğünde kollarıma atlayacak.

Yakışıklı?

Uzun boylu?

Bu çocuk bazen gerçekten komik oluyor.

Gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. Öyle bir kız seçmeliydim ki bu iddiayı kazanmalıydım. Army olmamalıydı. Yoksa hemen Jimin'in teklifini kabul ederdi. Hatta üzerine atlardı.

-Tamam seçiyorum bekle.

Etrafa bakmaya başladım. Bu kafeye sadece eğlence şirketlerinde çalışan kişiler girebiliyordu. Bu da şu anda bu kafede Jimin hayranı birisinin olma olasılığını düşürüyordu. Öyleyse kesinlikle Jimin bu iddiayı kaybedecek. Gözüme çapraz masada oturan kızlar takıldığında kaşlarım çatıldı. Yabancı oldukları belliydi. Buraya nasıl girmişlerdi?

Her neyse şuan önemli olan bu değil. Büyük ihtimalle turistler. Jimin'in ingilizcesi kötü -berbat- olduğuna göre kesinlikle bu kızlardan birini seçmeliyim. Benden küçük birine yenilemezdim. Sanırım şimdiden ona ne yaptıracağımı düşünmeye başlamalıyım.

-tamam seçtim.

Hepsinin gözleri beni buldu.

Namjoon
-onunla böyle aptal bir iddiaya girdiğine inanamıyorum.

Gözlerimi devirdim.

-sen işine bak Namjoon. Şu aptalla oynamama karışma.

Jimin kaşlarını çatarak gözlerini bana dikti. Sanırım böyle korkutucu falan olduğunu sanıyordu.

Jimin
-yah!. Ben aptal değilim. Üstelik hangi kızı seçtin? Onu bana göster ve gerisini sihirli ellerime bırak.

Diyerek ellerini kaldırdı ve parmaklarını hareket ettirdi. Herkes pür dikkat kesilmiş bana bakıyordu. Bakışlarımı yine o masaya çevirdim. Masada iki kız vardı. Hangisini seçsem diye düşünürken masadaki kızlardan biri ayağa kalktı ve lavaboya doğru ilerlemeye başladı. Bugün şanslı günündesin Suga.

İlerideki masayı işaret ettim.

-işte şu masadaki kız.

Jimin kafasını kaldırdı ve o masaya baktı. Ardındansa gözleri irice açıldı.

Jimin
-hyung bu haksızlık!

Geriye yaslandım ve kolamdan bir yudum aldım.

-hadi ama Jimin. Hani her kızı 5 dakika içinde ayarlayabilirdin.

Elleriyle yüzünü sıvazladı ve pes etmiş bir şekilde bize baktı.

Jimin
-tamam öyle olsun.

Dedi ve masadan kalktı.
Hadi kardeşim, yolun açık olsun.

ELİF

Evet, kesinlikle BTS grubu. Eskiden gerçekten ama gerçekten büyük hayranlarıydım. Üstelik onlarla ilgili birsürü fan sayfasına üyeydim. Onlara olan bağlılığım yüzünden sınıfta kalma tehlikesi atlatmıştım ve zar zor toparlamıştım. O günden beri BTS veya herhangi bir grubu takip etmiyordum. Sadece Kore'ye olan hayranlığımı sürdürüyordum. Tekrar onların hayranı olarak burada kalacağım iki seneyi berbat edemezdim. Aileme kazanacağıma dair bir söz verdim.

Hadi ama elif, sadece aptal bir imza ve aptal bir fotoğraf. Bu onlara tekrar bağlanman anlamına gelmez.

İç sesime bir uçan tekme attım. Kesinlikle onu dinlemeyeceğim.

Derya
-Elif ben lavaboya gidip geliyorum.

-tamam Derya.

Derya masadan kalktı ve lavabonun olduğu koridora doğru ilerlemeye başladı. Ben de kitabıma odaklandım. Bu kitabı bitirip bir kompozisyon hazırlamalıydım. Kitabımı okurken bana doğru gelen bir çift ayak gördüm. Yavaşça kitabı aşağı indirdim ve gelene baktım.

Jimin?

Başımı iki yana sallayarak gözlerimi kapayıp açtım. Uzun zamandır kitap okumadığım için kafa yapmıştı herhalde. Daha dikkatli baktım. Hayır, gerçekten geliyor.

Jimin tam yanıma geldiğinde kocaman gülümsedi. Sandığımdan daha... Kısaydı.

Jimin
-merhaba.

Dedi ve masama oturdu. Ama bunu ingilizce söylemişti. Korece bildiğimi söylemeli miyim yoksa biraz oynamalı mıyım?

Herkesle oynayabilirsin ama onunla oynayamazsın Elif! Kendine gel, o Park Jimin!

Tamam be iç ses. En ihtiyacım olmadığı zamanlarda açıyorsun çeneni. Kime çektin bilmem ki.

Kafamı kitaptan kaldırmadan ona ithafen konuştum. Umursamıyormuş gibi görünüyordum ki zaten umursamıyorum. Tamam belki birazcık umursuyorum. Minnacık.

Her neyse...

-korece biliyorum.

Birden korece konuştuğumu duyunca sevinmiş gibiydi. Acaba niye sevindi?

Jimin
-Şey, acaba ismini söyleyebilir misin?

-masama izinsiz oturulmasından nefret ederim bayım.

Dedim soğuk bir şekilde. Hala suratına bakmamığağığo... Sanırım çarpıldım... Tamam sakinim, derin bir nefes ve evet, kendimdeyim. 

Jimin
-çok üzgünüm ama bana adını söylemeyecek misin? Yani... Ben düşündüm ki arkadaş olabiliriz. Yani numaranı falan...

Jimin'e doğru kalkmasını söyler gibi bir bakış attığımda başını eğdi ve Küçük Emrah edasıyla ayağa kalkarak arkadaşlarının yanına gitti. Dudağımı ısırarak kitabıma döndüm. O dombik yanaklarını sıkabilseydim keşke.

Sen tam bir malsın Elif.

He iç ses beni daha kötü hissettir. Teşekkür ederim.

Hepinize BTS'li günler 😏🐿️

BTS'in Başı Türklerle Dertte Where stories live. Discover now