Bölüm 15

2.8K 116 4
                                    

SALI 15.38 

Dün akşam Halelerle konuşmuş ve onların Trabzon'da olacağı saate yakın uçak biletlerimizi almıştık. Gerçi onlar öğlede orda olacakken biz daha çok hava kararmak üzereyken inmiş olurduk. Ama olsun. Babamlar fazlasıyla erken gelmemiz konusunda baskı yapınca dayanamamıştık.

Daha doğrusu ben dayanamamıştım ve biletlerimizi almıştım. Kemal'in sonradan haberi oldu. Bu tarz işlere el atmayı sevmez de kendileri!

Bu sabah da gideceğimizi ilk kez bizimkilere söylemiştik ve gün içerisindeki saatleri bölüşmüştük.

Bizimkiler dediğim ailemiz değil yanlış anlamayın. Ali, Tansel, Mehmet ve Sena dörtlüsünden bahsediyorum.

Eh, yeni yıla bizi göremeden girecekler görüşmesek olmaz! Özleniriz birazcık da özleriz normal olarak.

Bu yüzden sabah Sena ve Mehmet'le okul öncesi kahvaltı yapmıştık. Evet, yine bizim kafede. Ama bu konuya tekrar tekrar değinmek istemiyorum.

Okuldan sonra Ali'yle 3 saatlik bir zaman dilimimiz vardı ve saniyesinde kapıda belirmişti kendisi. İyi cesaret ediyor Kemal'e rağmen.

Hoş, Kemal'le araları şu iki gündür belki de benden daha iyi. Fena anlaşıyorlar Allah bozmasın!

'Ali, ben daha fazla duramayacağım böyle.'

Geri attığım başımı düzelttim.

Ali, okuldan sonra yine ev arkadaşı kontenjanından araba bulmuştu ve birlikte bir sahil koyuna gelmiştik.

Ama bu ayazda ince giyinmiş bir Zeyna'yı bulutları izlemeye zorluyordu.

Hayır, delikanlı kız ayağına üşüdüm de diyemiyorum. Bu tür şeyleri amaçsız bir şekilde kendime yediremiyorum çünkü.

Yalnız abimler. Onlara en ufak bir detayda bile söylenmeye başlayabilirim.

Eh, abiye nazlanmak gibisi yok çünkü!

'Zeyna'm zaten zar zor koydun başını omzuma. Ne olursun itiraz etme dön yerine.'

Omuz silktim ve başımdaki omzunu dürttüm.

'Zeyna'm ne Ali? Ayrıca ne amaçlıyoruz biz bulutlara bakarken? Kalk sen de!'

Ama kalkmadı. Başını biraz daha oynattı ve nefesi boynuma değecek şekilde konuşmaya başladı.

Duymadım çünkü bu dünyada boynundan en çok huylanan insan benim.

Küçük kıkırdamalar eşliğinde kendimi geri çektim ve başı yere düştü. Bu sefer daha büyük bir kahkaha attım.

'Ne yapıyorsun?'

Öksürerek kendimi toparladım ve kaldırdığı başındaki kumları silkeledim. İçinde kalırsa kaşıntıdan ölür şimdi bu.

'Huylanıyorum ne yapayım? Sorumu görmezden gelme ayrıca, ne kadar kaba bir davranış!'

İkimizi de eski konumuna çekti ve başlarımız tekrar omuzlara düştü.

Yine başa döndük iyi mi? Keşke önce konuşma seçeneğini kabul etseydim. Ama canım ben nereden bilebilirdim böyle olacağını?

'Çocukken bu en sevdiğim şeydi.'

Bakışlarım gittikçe koyulaşan bulutlardayken zihnimdeki düşünceler de onlara eşlik etti ve yerini küçük Ali'ye bıraktı. Ama sadece boyu kısalmış sakalsız bir Ali.

Ne kadar tatlı bir şey oldu öyle!

'Annemde kaldığımda sabah bulutları izlerdim. Onları sürekli bir şeylere benzetmeye çalışırdım çünkü ordayken aklımdaki tek şey hayal kurmak olurdu. Biraz olsun mutluydum, ev kalabalıktı aklım dağılıyordu.'

ZEYNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin