Bölüm 29

1.7K 75 1
                                    

PAZAR 11.06

 Kafedeyiz. Bu sefer buraya gelmek için ben ısrar etmedim ama. Orhun abim, çalıştığım yeri görmek ve Bülent abiyle tanışmak istediğini söylediği için buradayız şu an.

 Ben neredeyse 1 senedir burada çalışıyorum ama abim çalıştığım yeri onuncu gelişinde merak ediyor.

 Belki onuncu gelişi değil ama olsun, sonuçta işe girdikten uzun bir süre sonra bu aklına gelmiş.

 Abimlerin uçağı beklediğimden de erken olduğu için -ben 6 biliyorken 5'te gideceklerini öğrendim- yanlarında getirdikleri tek çanta arabanın bagajında duruyor. Her yere arabayla gidiyoruz yani.

Kafeye geleli yaklaşık 2 saat oluyor. Çoktan kahvaltımızı yaptık, hatta fazladan birkaç şey bile atıştırdık. Yengem sağ olsun onun canı bir şey çekti mi biz de aynısından yiyoruz.

Yoksa kendisi tek yediğini ve şişmanladığını düşünerek ağlıyor. Belki salya sümük ağlamıyor olabilir ama gözlerinin dolduğuna yakından şahit oldum.

Gerçekten!

Bu yüzden abim asla kıyamıyor. Eh, biz de onlara kıyamayıp yiyoruz! Kemal'in beni onlardan sonra tekrar diyete sokacağını bildiğimden affetmiyorum ben de.

Küçük bir kısır döngü yani. Kimsenin şikayeti yok.

Abim ve yengemle kahve tezgahındayım şu an. Kemal ve Tansel arkada kalmayı tercih ettiler. Biliyorsunuz, Bülent abi durumunu. Ben Onur'a kahve servislerinde yardım ederken Orhun abim Bülent abiyle sohbet ediyor.

Kafaları uyuştu gibi sanırım.

'Onur, sen sıkılmıyor musun burada?'

Onur boş bardağı ve yeni sipariş fişini tezgah arkasındaki bana uzatırken yengeme kısa bir bakış attı.

'Yok Şule abla. Zaten sıkılsam da çalışmam lazım.'

Sonra bana döndü.

'Bizimkilerden versene yengene. Tadına baksın.'

Sırıttım ve elimdeki yeni kahve servisini Onur'a uzattım.

'Oyalanma sen. Hallettim bile.'

Başıyla onayladı beni ve gerisin geri masaların arasına daldı.

'Görümcem ne sizinki? Kafein falan varsa aklım kalacak teklif dahi etme.'

Hamilelik diyetinin bir diğer eksisi kafeinmiş dostlar. Asla yengem kahve ve çay içmiyor. Kahve neyse de çaysız hiç duramazdım sanırım.

Büyük sabır işi.

Derin bir nefesle tezgah altındaki tabağımızı çıkardım. Her sabah kendimize hazırladığımız mevye dilimleri, çikolata ve kek parçalarıyla dolu tabağımız.

Kafede çalışanların hayalini yaşadığı tabak. Bizim Bu-On-Zey adını verdiğimiz en saçma işimiz...

Gözleri büyüyen yengeme bakarak kürdanlı bir keki uzattım.

'Havuçlu ve tarçınlı. Bebeklere birebir.'

O da aynı şekilde sırıtarak elimdekini kaptı ve bekletmeden çiğnemeye başladı. Gözleri mi kayıyor onun?

Hehe, gören de aç bırakıyoruz sanacak! Hormanlar...

'Bebeğim.'

Abimin sesine döndüm. Bülent abiyle yollarını çoktan ayırmış yanımıza dönmüş bile. Bu da gidiyoruz demek.

ZEYNAWhere stories live. Discover now