Bölüm 40

1.7K 77 2
                                    

CUMA 11.33

Bir türlü özlemediğim blok çizim dersinin kaçıncı dakikasındayız emin değilim ama bitmeye yakın olduğunun fazlasıyla farkındayım.

  Moralim bozuk olduğu için aklımı bir yere veremiyorum. Moralim bozuk demek az bile kalır. Hevesim kursağımda.

  Bu akşam Trabzon'da Beşiktaş maçı var ve biz gitmiyoruz. Gitmemek için hiçbir sebebimiz yokken hem de. Kemal son derbiye gitmediğinde yendiğimiz için totem yapmış öyle diyor. Ondan gitmiyormuşuz, bence bu bir sebep değil.

  Sonuçta ben de derbiyi stadda izledim ve fazlasıyla lehimize geçti. Demek ki böyle totem olmuyor. Ben maçın harika geçeceğine inandığım için orda olmak istiyorum.

  Misafir geliyor ama ev sahibi evde değil, ne kadar ayıp!

  Ama gel de bunu inat Kemal'e anlat. Anlamıyor ve bu beni dünden beri sinir ediyor.

Önümdeki büyük çizim kağıdı ve boyum kadar T cetvel ile asla ciddi düşünmediğim için uyumak üzereyim bu yüzden. Sorunlarımla yüzleşme tarzım bu bugün.

Sınıftaki çoğu kişi de benim gibi. Bilmem bir şey için -bilmem bir şey için diyorum çünkü ders kitaplarımız da dahil üzerinde çalışma yaptığımız her şey ingilizce ilerliyor, yalnız konuşmalarımız Türkçe- tasarım yapmamız gerekiyormuş. Ama anlayacağınız üzere kimsenin yaratıcılığı bugün uyanmamış.

Eh, blok dersleri 70 dakika yapar, 9'da başlatırsanız az bile!

İnsafsızlar! Vicdansızla-

Beynimin kullanmak için ayırdığım nöronları da artık yokken kendimi durdurmayı başardım. Yoksa bir anda ayaklanıp sınıfı birbirine katacağım.

Böyle de pis bir huyum var.

Sakinleştirici nefesimle eş zamanlı karşımdaki Kemal'e döndüm. O da benimle aynı durumda olacak ki çıtı çıkmıyor. Gözleri Cansu'da. Kadın hala konuşuyor.

Yorulduk yahu, zaten bıkmışlığım var bir mola ver!

Vermedi. Konuşmasını dinlememek adına kendi kendime verdiğim düşünce savaşlarına devam ederken gözlerimi yumdum.

Çok saçma bir şekilde ilerliyoruz şu an anlayacağınız. Daha kışın son çabalarının tadını dahi çıkaramıyoruz kaldı ki ders hakkında fikrim olsun. Zaten aklım da burada değil ki!

Hayattan fazlasıyla uzaklaşma noktasındayım. Tanrı'm affetsin!

'Zey, ne yapıyorsun sen?'

Bakışlarımı kapalı bir şekilde yere eğmiştim ki bana seslenen Kemal ile eski halime döndüm. Az önce çıtını dahi çıkarmıyor dediğim Kemal ayaklanmış.

Toplanıyor, neden?

Kısılan gözlerim bu sefer de sınıfı tararken çoğu kişinin toplandığını da fark etmiş oldum.

Ne oluyoruz hanımlar beyler?

Bitti mi? Gidiyor muyuz Cansu? Ben sadece ara ver demiştim ama bu daha makbul tabi.

'Güzelim kalksana! Bitti ders hayde.'

Zaten asla ilerlememiş olan çizim kağıdımı masada bıraktım. Asla odaklanamıyorum sabahtan beri. Aklım stad ve logo tasarımlarına kayıyor. Eh tahmin edersiniz ki bordo mavi renkleri ve en sevdiğim tezahüratla son buluyor.

Masadaki kağıda alttan alttan bakıyorum hala. Hayatımda bundan çirkinini görmedim sanırım. Gördüysem de şu noktada hatırlamıyorum.

Ben bunun yenisini yaparım, yapmalıyım ya da en azından. Geçmişimde derin yaralayıcı bir iz bırakmamam adına bunu imha etmem gerekir.

ZEYNAWhere stories live. Discover now