Bölüm 20

2.1K 103 2
                                    

SALI 13.16

Yüzüme vuran soğuk rüzgar içimi titretirken derin bir nefes daha almaya çalıştım. Ama aldığım nefes ciğerlerimi daha büyük bir hüsrana uğrattı. Öksürmemek için kendimi zor tutuyorum şu an.

Yayladan indikten sonra hayat fazla zorlaşıyor canım! Dün yaşadığımız temiz hava bol oksijen ikilisi bulunduğum noktadan bana fazla uzak. Her şehir merkezinde olduğu gibi.

Eh, ağaç dikmez ağaç beklersek böyle olur! En azından olana sahip çıksak...

'Abim o minik kafanı artık içeri sokacak mısın?'

Oğuz abim şoför koltuğundan bana seslenmesiyle orman düşüncelerimi anında toparladım. Ama bakışlarım ona dönmeyerek omuz silkmeyi de ihmal etmedim.

Sonuna kadar açtığım pencereden kollarımı açık camın üzerine yasladım. Her an yüz felci geçirebilirim soğuktan. Ya da en kötüsü yandan gelen bir araba beynimi eritebilir. Bu umrumda değilmiş gibi yapmama bakmayın. Kendime yediremiyorum henüz.

Hava yayladan 10 derece daha fazla olsa da ürpertilerimin etkisi aynı. Ay değişti, hatta yıl değişti ama hala ısınmaya yüz adım var.

'Kızım bir de hasta olmanla uğraşmayalım gider ayak.'

Omuzlarımı düşürdüm. Ben mi istedim gidelim hastaneye diye? Siz tutturdunuz, diyemedim tabi.

Mazallah, laf işitiriz falan hiç gerek yok şu an.

Sabah kahvaltıdan sonra Toygun kadınları olarak annemlerde toplanmıştık. Erkeklerimiz de şirket yolunu tutmuş bizi dedikoduyla baş başa bırakmıştı. Ancak bu benim öğleye doğru mızmızlanmamla son buldu. Daha doğrusu son buldurdular.

Aslında mızmızlanmam işten biraz kaytarmak içindi ama haklılık payı da yüzde 80 olunca annem Oğuz abimi çağırmıştı. Kolumu doktora göstermesi için. 

Evet, feci bir beklenmedik ağrı yaşıyorum dün geceden beri. 

Ve tüm o inatlaşmama rağmen şu an arabada hastaneye gidiyoruz. Ama gram rahat duramıyorum. Batıyor bana rahat!

'Abi hastaneyi boşver, şirkete gidelim mi?'

Başıyla onayladı ama ışıklardan çoktan sola döndü bile. Çocuk mu kandırıyor acaba? Çok ilginç.

'Gideceğiz abisi zaten. Önce kolunu gösterelim, davul gibi olmuş.'

Başımı geri çevirip konuşma kademesini atladım ve kollarımı içeri çekerek önüme döndüm. Sıcak hava anında yüzüme hücum etti ve tüm kaslarım gevşedi.

Cidden beni deli dürtmüş gibi neden kendimi dışarı salmışım? Kemik iliklerime kadar ısınıyorum şu an.

'Geldik hatta.'

Kemerimi çözdüm ve abimin arabayı park etmesini bekledim. Benden daha çevik hareket ediyor, beğendim. Ama yine de kurallara uyamadı. Ben de uymuyorum, biliyorsunuz ki. Ama hakimiyeti benden daha rahat.

Tabi senden daha rahat edecek, adamın 8 senedir ehliyeti var. Senin daha 2 senen dolmamış. Fazla gaza geliyorum gereksiz yere.

'Hadi, Tolga abin bekliyor bizi.'

Arabadan inerken gözlerimi pörtlettim ve bekleyen abime sırttım. Bahsettiği Tolga, liseden arkadaşıydı ve benim de çocukluk aşkımdı. Herkeste olduğu gibi tabiki bende de böyle aşk var. Ve inanın Tolga hayranlığım asla bitmiyor. Dibim bu yüzden yerlerde. Gerçi hala Ali'nin pabucu dama atılmış değil ama bunun sırası değil. Tolga'nın yeri bende fazlasıyla ayrı.

ZEYNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin