Bölüm 41

1.3K 72 3
                                    

5 AY SONRA (MAYIS)

ÇARŞAMBA 11.33

 Trabzondayım. Mis kokulu yeşilliklerin ortasında hayatımı yaşamaya devam ediyorum resmen.

Yani gibi gibi işte.

 Ama yine de nasıl da özlemişim!

 Neredeyse 1 hafta olacak ama hala hasretim dinmiş değil. Evden çıkmış olsam bir nebze dinecek de işte çıkamıyorum.

 Yengem son ayında fazlasıyla zorlandığı için yanına destekçi gönderildim annemler tarafından. Kendisi zaten 2 aydır işe gitmiyormuş, abim de uzun süredir saatliğine git gel yapıyormuş sadece. Ama yine de yetmeyince devreye hızır Zeyna girdi.

Abimlerin evine pusu kurmuş bir haldeyim. Diken üstünde değilim tabi ama her an olabilirim.

 Hamileliğin son anları da ilk ayları kadar sıkıntılıymış anam! Şu evin içinde ne çektiğimizi bir biz biliyoruz.

 Şu an yerime imza atan ikizim sayesinde okulu da idare edebiliyorum ama durumum pek iyi değil özetle.

Kemal her gün bilgi gönderiyor ders hakkında ama evin durumundan katiyen bahsetmiyoruz.

 Tansel benim odama yerleşmiş, yemeklerde tüm okulun erkekleri bize toplanıyormuş; gerisini siz düşünün!

Kütüphanede tanıştığımız Sevgi çekip çeviriyor bu ara onların dersini. Zaten diğer bilgileri de ondan aldım.

  Laf aramızda Kemal'le son bir aydır değişik bir iletişim içerisindeler.

 Sevgi'den biliyorum, kız ketum değil ikizim gibi; her şeyini anlatıyor. Hem de daha kaç ay olmuş olmasına rağmen!

'Zeyna, abim az gelsen ya!'

  Abimin yeterince gür olmayan sesine gülümsedim. Yengeme korkusundan yan odaya seslenirken bile sesi kısık.

  Korkusundan demeyelim ya biraz şey oldu sanki!

  Sevgisi? Saygısı? Ilımlı yaklaşımı? Ya da her neyse işte dostlar bence siz anladınız!

  Yaklaşık 13 dakikadır yattığım yataktan doğruldum ve üzerime aldığım ince sabahlıkla koridora çıktım.

  Olsa olsa mutfaktadır abim. Yani önceki sabahlara oranla öyle düşünmüş bulunmaktayım.

  Sessiz ama büyük adımlarımla mutfak taburesine ilerledim ve oturuverdim.

  Ayakta kalmak için fazla yorgunum.

'Kızım seni otur diye çağırmadım herhalde.'

  Omuz silktim ve pijamamın cebine sıkıştırdığım telefonumu elime aldım. Tam tahmin ettiğim gibi mesaj seli var.

  Hehe, ben bunlara bakmadan yerimden kalkmam anacığım! Öyle bir cinsim işte.

10.48
Sevgi: Gül döktüm yollarına.
Sevgi: Sen çıkan mı karşıma?
Sevgi: Gel beni kurtar bu beladan.
Sevgi: Kölen olam bu diyarda.
11.08
Sevgi: Kız sen uyudun mu yine?
Sevgi: Daha yeni çevrimiçiydin.
11.50
-1)Uyumakta Trabzon markasıyım.
-2)Bela kim?
-3)Gelem de kurtaram madem.
Sevgi: Arkanda kaç bela bıraktın?
Sevgi: Trabzon'u her mesajında kullanmaya devam mı edeceksin?
-3
-Ama senin başına kalan sanırım 2 tanesi.
-Ve evet, Trabzonluyum.
Sevgi: Ali de mi bela?
Sevgi: Gerçi büyük bela belli.
-O ne demek ya?
-Şu an çok dikkatimi çektin.

  Başıma atılan ne olduğu belirsiz şey olmasaydı susmayacaktım. Çünkü fazla merak edilesi bir cümle oldu bu Sevgi.

  Yani bence öyle oldu. Ama susturdular işte hem de yabancı maddeyle!

ZEYNAWhere stories live. Discover now