Bölüm 48

1.1K 65 0
                                    

Pazar 9.35

Yanımdan akıp giden dereye bakıyorum. İçerisinde yılan da dahil her şey var. Böyle ince fındık yılanından canım kobra değil.

  Bir tarafımız dağlarla kaplı yeşil alan. Öyle dağ dediysem de, içinde yılan dere dediysem de aklınızda uçsuz bucaksız ulaşımsız bir yerde olduğumuz gelmesin.

  Trabzon'da hafta sonu yaşanması için ayrılan bir mekandayız sadece. Beni rahatsız eden de yılanlı derenin yanında oturuyor olmak.

  Hepsi bu!

Gerçi sabah sabah size bundan bahsetmesem de olurmuş sanırım.

Bu yüzden diğer tarafa dönüyorum. Masaların ve daha sağlıklı canlıların olduğu alana.

Bizim dışımızda tek tük ailenin olduğu bir yeşillik mekanındayız. Yemyeşil ağaçlar, renkli çiçekler ve toplamda hayranlık uyandırıcı yerleşim sağlanmış bir bahçe.

Cennet gibi desem yeridir, hatta bunu yandaki kampçılara da sorabiliriz.

Diyorum dostlar, burada ne ararsanız var! Ama biz neden buradayız?

Kesinlikle size katılıyorum.

Oğuz abim de dahil Toygun ailesinin bekar çocuk üyeleri ve ebeveynleri olarak kahvaltı yapıyoruz. Tek sebep bu.

Böyle söyleyince daha mı çok karıştı yoksa ben mi düşünemeyecek şekilde konuçlanmışım?

Oğuz abim, Kemal, annem, babam ve ben işte. Bu kadar! Pazar pazar sabahın köründe merkeze 40 dakikalık mesafede kalan kahvaltı mekanımıza geldik.

Evet, sabah bizi deli dürttü aynen öyle uyandık, öyle kalktım yataktan. Bu yüzden çok mu çok dertliyim.

Oğuz abim cuma gecesi geldi. Asla ne zaman geleceğini tam olarak belirtmediği için biz her an onu beklemededeydik zaten. Sorun olmadı; geldi, karşıladık ve uyuduk.

Aynen öyle, uyumak ailecek sevdiğimiz bir eylem ve içimizden birini 2 ay üstüne görüyor olsak bile uyuruz.

Sanırım genetik.

Hatta sanırım değil, yüzde yüz genetik!

Ne diyorum ya biri beni dürtsün anacığım! Gerilince hep böyle oluyorum ben.

'Pardon ya uyuyakalmışım.'

Kendimi ileri atarak kurduğum cümleye kıkırdadım. Lakin yalnızca ben kıkırdayınca tahmin edersiniz ki pek mutlu olamadım.

'Ne diyorsun kızım?'

Sesli bir nefesle anneme döndüm. Ama bu öyle bir nefes ki trip barındırmayan, anneme oflamadığım ama aynı zamanda tavrımı belli ettiğim bir nefes.

Çıkışı çok zor!

'Diyorum ki çok erken değil mi anne? Sabahın köründe geldik mekanda çocuk bile yok.'

Evet, tek derdim şu kampçıların olduğu taraftaki parkta çocuk olmaması. Çünkü çocuk olsa kampa yaklaşırız, kampa yaklaşırsak Kemal'i buna özendiririm ve bir şekilde sene içinde yalnız da kamp yapabiliriz.

Çok karışık bir plan biliyorum. Aslında bilirsiniz ki bir anlamı da yok.

'Güne erken başlayın. Biz gençken 5'te kalkardık.'

  Derin bir nefes daha aldım. Az öncekinden daha sessiz ama aynı şekilde. Daha sessiz olmasında konuşanın babam olmasının payı var.

'Biz de 5'te kalkıyoruz baba. Özellikle Alçin Zeyna. Bilmiyor musun?'

ZEYNAWhere stories live. Discover now