Bölüm 46

1.2K 68 4
                                    

SALI 10.33

  Trabzondayız. Evimize döneli bugün 11 gün oluyor. Evde olduğumdan gün saymıyorum yanlış anlaşılmasın. Mirza'nın staj için Amasra'ya gitmesinin üzerinden de 8 gün geçti. Hesaplamalarım hep buradan geliyor.

Yoksa özledim. Hem yuvamı hem de daha birçok şeyi. Bu yüzden zamanın geçişi için pek hevesli değilim.

Bunu hissediyorum günlerdir. Burada olmak bana yaşadığımı hissettiriyor. Ama işte her şey karşı karşıya geliyor.

  Ara ara depresif bir hal takınıyorum bu yüzden anlayacağınız.

Bu yüzden de sonuna kadar şımarma hakkımı kullanıyorum. Hem şımarma hem de nazlanma hakkımı. İkisi tek bedende birleşince fazla itici geliyor. Hele ki o beden bensem...

Çekilir dert değilim, biliyorum. Bu yüzden de sırayla insanları darlıyorum. Tabi Mirza dışında. O da şimdi stajda olduğu için, aklı karışmasın. 24 gün sonra darlanacaklar listeme o da eklenecek, bundan şüphem yok.

Senin zorun ne diyorsanız şöyle izah edeyim; Maksat aklımı oyalamak lakin o da olmuyor işte. Sonuna kadar birçok hakkımı kullanmaya çalışıyorun. Ve kullanıyorum kullanmasına yani ama annem beni alıp sevmek yerine Dilge ve Devin'i yakalıyor. Ya da Kemal ve babam.

Kimsenin derdi ben değilim. Bunu kıskanmıyorum, asla!

Belki biraz zoruma gidiyor olabilir, biraz. Alışmışım ben ilgiye kardeşim zor geliyor, bu kadar da olsun.

Mesela yarım saat önce buraya geldik. Abimlerdeyiz. Toygun erkekleri -Oğuz abim hariç, kendisi 2 güne evde olacak- şirketteler. Biz Toygun kadınları olarak kaldık.

  Altın günü var, bu yüzden konumumuz burası. Yoksa kesinlikle dağda olurduk. Dağda dediysem de yayla evinde canım, Zigana'da değil.

  Her neyse.

  Buraya geldiğimizden beri ilgi ikizlerimde. Yahu tamam halası onlara kurban olsun ama yengem ikisini alıp mutfaktan çıkmasaydı annem asla benimle sohbete başlamazdı. Diğerleri gibi.

  Bir anda ilginin bu kadar hızlı kesilmesi canımı sıkıyor. Tek derdim bu. Beni görmezden gelmesinler yeter.

  Daha önce şu anki durumunu hiç yaşamadığım için de tuhaf geliyor.

  Mutfaktayız ve bildiğiniz altın günü için hazırlık yapıyoruz. Bahsettiğim durum da bu. Genelde böyle günlerde insanlar gelene kadar çene çalarız.

  Ama yengecik kızlarla mutfaktan çıkana kadar annem yüzüme dahi bakmadı. Varsa yoksa kızları güldürmek amacı.

  Yok, tamam susacağım. Biz konumuza dönelim yoksa yanlış anlaşılacağım.

  Altın günü.

  Bu mahalle insanlarının toplandığı, kısırların yendiği, böreklerin gömüldüğü, efsane dedikodular kazandığım altın günleri...

Dört gözle sıranın bize gelmesini ve o ayın da benim burada olduğum zamana denk gelmesini bekliyordum.

Şükür ki oldu!

Büyük bir heyecanla kısır yapıyorum bu yüzden. Düşünün kıskançlığımı bile rafa kaldırmışım.

Çok heyecanlı!!

'Kızım daldın yine sen.'

  Bir elimde kısır yaptığım kap bir elimde küçük borcam anneme döndüm. Döndüm dediysem başımı sağa çevirdim o kadar. Amacım günlerdir yüzünde olan gıcık sırıtmayı görmek.

ZEYNAWhere stories live. Discover now