~Ablam~

109 11 3
                                    

Yudum’dan

Sabah uyanır uyanmaz temizlik yaptıran dombili kadına içimden saydırmakla meşgulüm. Evet şuan hem saydırıyor, hem de temizlik yapıyordum. Umarım Alişya ve Pars dediğimi yaparlar ve buraya gelmezler.

“hadi daha hızlı yıka şu bulaşıkları. Daha kahve yapacaksın. Hadi! “Diye Bana bağıran dombili kadına yandan bir bakış atıp bulaşıkları yıkamaya devam ettim. Bulaşıkları yıkayınca kahve yaptım. Daha sonra da tuvalet temizlemeye gittim ne harika ama. Yeni bir mahkum gelmeden ben bu işlerden kurtulamam.

Aradan 2 saat geçtiğinde kapı açıldı.

Ümran Parlak, ziyaretçin var “ dedi Gardiyan. Yine mi? Onlara gelmeyin dediğim halde hala geliyorlar. Neyse, sonra hallederiz. Gardiyanın yanına  gittiğimde beni kolumdan tutup odaya götürdü.

Odaya geldiğimde bu sefer Alişya ve Pars yoktu. Bu sefer sadece Savaş vardı.

“noldu savaş niye buradasın? Yoksa sende mi bana hakaret etmeye geldin? Edebilirsin bekliyorum “dedim ama onun yüzü gülmüyordu. Yüzü solgundu ve gözleri yaşlarla doluydu. Biraz bana dolu gözlerle baktı ve konuştu.

“Ablam… “ dedi. Bunu savaş mı söyledi. Yok kesin ben yanlış duyuyorum. Kaç yıldır duymak istediğim kelimeyi şimdi duyuyor muyum cidden? Yok canım herhalde ben söylediklerini ben öyle anlıyorum.

“sen ne dedin?”dedim şaşkınlığımdan çıkınca. Savaş daha fazla ağlayıp konuştu.

“abla, kardeşine sarılmayacak mısın? “dediğinde bende ağlamaya başladım. Hemen yanına gidip sıkıca sarıldım ona. Kaç yıldan beri bu anı bekliyordum ve şimdide gerçek oldu. Allahım sen büyüksün, sana çok teşekkür ederim çok.

Gece’den

Dün akşam Savaşı öyle görünce dayanamamış sarılmışımtım. Ona sarılınca sanki yıllardır bir yanım eksikmiş ve tamamlanmış gibi oldum. Neden öyle oldu bilmiyorum ama o mavi gözler beni benden alıyor. Neyse, sonra düşünürüz bunları.

Sabah olduğu zaman Alişya, Pars, Ezel, Barlas, Uğur, Gül abla, Efe abi ve ben kefalet davasının kabul olması için dua ediyorduk. Eğer kefalet davası kabul olmazsa bende içeri girerim. Yudum’u orda bırakmam.

Savaş’dan

Ablama sarıldığımda ağlamam şiddetlenmişti. Sürekli ‘hep bu anı bekliyordum ‘diyip duruyordu. Tabi gardiyan gelip ablamı götürmeseydi herşey daha iyi olacaktı. Ziyaretçi odasından ayrılıp bizimkilerin yanına gittim. Hepsi bir sandalyeye oturmuş kefalet davasının sonuçlanmasını bekliyordu. Umarım kabul ederler de ablamla birlikte olamadığım yılları telafi ederim.

“sıkıldım artık ne zaman sonuçlanacak bu dava? “Diye isyan eden Geceye baktım. Gecede ben gibi hafızası kayıp içindeki çocuğu elimden alıp öyle büyütmüşler. O da benim gibi karanlık, ama bu karanlıklar artık yok olacak. Hem onun hemde benim karanlığım yok olacak. Ben böyle düşünürken Efe abi konuştu.

“biraz uzun sürebilirmiş. Burda beklemeyin dediler”dedi. Bizde oturduğunuz yerden kalkıp eve doğru yol aldık.

Ablamın evine geldik hepimiz. Kızlar mutfağa gittiler. Bizde salonda oturduk. Biraz zaman geçtikten sonra Efe abi konuştu.

“Savaş gel bir benimle sana bir şey göstereceğim” dedi ve merdivenleri çıkmaya başladı. Bende arkasında gittim. Merdivenleri çıkınca karidorda biraz kafasını gezdirdi. Aradığı şeyi bulmuş olmalı ki oraya yöneldi. Boş duvarın karşısına geçip hafifçe yana doğru ittirdi. Ben de şaşkın surat ifademle ona bakıyordum. İçeri girdiğimde bir yatak odası olduğunu gördüm. Siyah ve beyaz rengini çoğunluk kullanıldığı bir odaydı. Hala anlamaz gözlerle Efe abiye ve odaya bakıyordum.

“ablan bu evi aldığında, sana ait gizli bir oda yaptırdı. Sen öğrendiğin zaman sana gösterecekti bu odayı. Bu oda senin kimsenin bilmediği gizli yatak odan”dediğinde bir kez daha şaşırmıştım. Ablam beni çok düşünmüş. Peki ben onu bu kadar düşündüm mü? Hayır, sadece onu cezaevine göndermeyi düşündüm ve herşey ortaya çıktı. Belki cezaevine göndermeyi düşünmesem ablam olduğunu asla öğrenemezmişim.

Efe abiyle odadan çıktık. Aşağı inmeden önce konuştum.

“Efe abi ben şu defterleri okumak istiyorum. “dediğimde kafasını sallayıp onayladı. Cebindeki anahtarı çıkarıp uzattı ve aşağı indi. Bende ablamın odasına girip sandıktaki defterleri tarihlerine göre okumaya başladım.

Ezel’den

Gece ve Gül abla ile birlikte yemeği hazırlamış, yemekleri sofraya taşıyorduk. Herşey hazırdı sadece bardaklar ve içecekler eksikti.

Mutfağa girdiğimde Barlasta benden birkaç saniye sonra girdi. Barlas içecekleri alırken bende bardakları alacaktım ama çok yüksekteydiler. Mecburen sandalyeye çıktım. Bardakları tezgahın üstüne koyarken ayağım kaydı. Düşeceğimi sandığım için gözlerimi sıkıca kapattım ama düştüğüm yer mermer değildi,kaslı kollardı.

TOZLANMIŞ Kalpler - Tamamlandı-Where stories live. Discover now