Hocaya baktım; kaşları çatık, düşünceli düşünceli yere bakıyordu. Oturdum ben de mindere. Kısa bir müddet yere bakarak sustu, sonra anlatmaya başladı. “Başından beri tahmin ediyordum lakin olmaması için dua ediyordum oğlum.” dedi. Hiçbir şey anlamadım. Aynı zamanda hiçbir şey de demedim; sözünü tamamlamasını bekliyordum. “Anlaşma yapmış oğlum… Gözünü nasıl bir hırs, nasıl bir şer bürüdüyse, kendini onlara mühürlemiş.” dedi.
Sadece anlamazca bakıyordum yüzüne. “Bu kitap çok uzaklardan gelmiş. Kitaba sahip olan kişi aynı zamanda onun verdiği bilgilerin yanında, şerrine de ortak olur. Güce kavuştuğunu zannedersin ama bu sahte bir güçtür. Bu kitabın yazarı da ademoğlu olarak doğan lakin onlara mühürlenmiş biridir. Kitap sana hayırlı bir şey öğretmez oğlum. Eğer fark ettiysen; kitabı açmadım daha. Bunu açmak dahi çok büyük belalara sürükleyebilir insanı. Bu çocuğa bu kitabı veren adam neden verdi bilmiyorum lakin arkadaşın mühürlemeyi bu kitaptan öğrenmiş olmalı.”
“Bu kitaptan yaptığınız şey, nasıl bir şeydi, neler kullandınız oğlum?” dedi. Kullandıklarımızı, kitaptan alıp söylediklerimizi tek tek aktardım. Hocanın zaten düşünceli olan yüzü, iyice karışık bir ifade aldı. “Sen hiç konuştun mu ateşten gelenle?” diye sordu bana. Kısa bir müddet hocaya baktım, sonra konuştum. “Hocam.” dedim. Gözlerini bana dikti. Bir şeyler görmek istiyordu sanki. Uzunca bir müddet, sessizce gözlerini dikerek bana baktıktan sonra yumuşak bir ses tonuyla “Oğlum, biraz önceki mühürlenmişe yaptığımız şeyi sana da yapacağız zira senin şu anki hal-i vaziyetini anlamanın tek yolu bu.” dedi.
BÖLÜM SONU
Devam Edecek