Ancak işimiz henüz bitmemişti. Hocanın dediğine göre bu çiçeklerin yakınında, bu çiçeğe benzeyen mor renkli başka çiçekler de olacaktı. Biraz daha ileri gidip, bu çiçekleri aramaya koyulduk. Etrafa bakarak ağır ağır yürürken birden gözüm bir ağaca çarptı. Diğerlerinden çok farklıydı. Çok kalın bir gövdesi vardı ama dikkatimi çeken bu değildi. Üzerinde bir şekil vardı sanki. Yaklaştım ağacın yanına. Arapça‘ya benzer bir şeyler kazınmıştı üzerine. Ancak bıçakla değil. Sanki; o, ağaçta her zaman olan bir şeydi ya da biri ağacın içinden kazımıştı.
Çok ilginçti. Direkt aklıma hocanın nasihati geldi. Hemen geri dönecektim ancak arkama baktım Atakan yoktu! Sonra tekrar yazılı ağaç tarafında dönünce; Atakan’ın, ağacın diğer tarafına geçtiğini gördüm. “Atakan! Hadi gidelim buradan. Diğer çiçeği bulamadığımızı söyleriz.” dedim. Atakan, ayakta; ağacın diğer tarafında bir şeye bakıyordu. Tekrar seslendim “Atakan sana diyorum. Hadi birader gidelim!” dedim. Duymuyordu sanki beni. Hocanın söylediklerini bir an boş verip ben de yanına doğru gittim.
Yüzüne baktım; hiçbir gariplik yoktu. “Ne oluyor birader, nereye bakıyorsun?” dedim. “İşte; çiçekler orada.” dedi. Gösterdiği tarafa baktım. Gerçekten de hocanın tarif ettiği diğer çiçekler vardı. Yazıları falan unuttum; sevindim bir an. “Hadi hemen toplayıp gidelim.” dedim. Topladık beraber lakin son çiçekleri de toplayıp hocanın evine dönecekken dikkatimi bir şey çekti… Tam karşı tarafımda duran ağaçta da bir takım yazılar vardı.
BÖLÜM SONU
Devam Edecek