9. BÖLÜM

1.6K 35 5
                                    


  Son ses müziği açmış salonu süpürüyordum.

“Başa sar çünkü
Elimdekiler kalmadı düştü
Bir anda tersine döndü
Gerçeği gördüm
Hayalime küstüm”

   Süpürgeyi kapatıp bozulmuş topuzumu en baştan sıkıca topladım. Bahçeye çıktım ve gökyüzüne baktım. Bora’nın evine dönüp baktığımda çoktan gitmişlerdi. Neyse ki evimi dikizleyecek birileri yoktu. Çiçekleri sulamak için suyu açtım. Omzumdan giydiğim göbeği açık ve askılı tişörtümün ipi düşmüştü. Pek umursamadım. Suyu kapatmak için tekrardan arkamı döndüğüm sırada Bora ile çarpıştım.
  
   Ne zamandır arkamda durduğundan hiç haberim yoktu. Burun buruna gelmiştik.
“Bora.” Kekelemiştim. Salak aşıklar gibi.

“Lara.” Dedi fısıldayarak. Sonra eli omzuma çıktı. Ne yaptığını anlamak için elini takip ettim. Omzumdan düşen ipi tutup tekrardan omzuma çıkardı.

Bora:
“Böyle daha iyi.” Dedi fısıltılı ama kalbimi okşayan sesi ile.

  Bir adım geri çekildim ve boğazımı temizledim, “Teşekkürler.”

İç sesim, “Mal mısın? Teşekkür edilecek hiçbir şey yok. hem sen hani ona kızgındın?” salak Lara!

   Bora sanki aramızdaki boşluk kapanmasını istemiyormuş gibi tekrardan yaklaştı.

Bora:
“Neden kaçıyorsun?”

“Kaçmıyorum.”

Bora:
“Kaçıyorsun. Hem de öyle mi kaçıyorsun ki yakalamamdan korkuyorsun. Yavru bir ceylan gibi. Hatta görünmek istemeyen bir su perisi gibi. Hatırlıyor musun o hikayeyi? Su perisi elma kurtlarının kelebeğe dönüşmeleri için yardımcı olmuştu ve en sonunda da şöyle diyordu, ‘ Gökyüzüne her baktıklarında denizin mavisini kuşların kanadından martının beyazını yağmurun her yağışında yanaklarından süzülen her damla yaşta su perisinin sıcaklığını anımsamışlar.’ Bende gökyüzüne, denize, kuşlara, yağmura, yanaklarımdan süzülen her yaşta seni hatırlıyorum.”
  Gözlerimi ondan kaçırdım. Baktıkça ateş basıyordu. Kendimi ona kaptırmaktan korkuyordum.

“Evet hatırlıyorum.”
   Tekrardan dönüp baktığımda hala bakışları bendeydi.

“Sen ne için gelmiştin?”

Bora:
“Konuşmak için, dinlemek için.”
   Ve sonra bir şey mırıldandı, “İzlemek için.” Duymamış gibi yaptım.

“Şuan konuşamam, işim var.”

Bora:
“Yardım ederim.”

  Ben hızla mutfağa girerken peşimden gelmişti. Kurtuluşum yoktu anlaşılan.
“Pekala. Demek yardım edeceksin. Sandalyeyi tut, çünkü yukarıdaki tabaklarını indirmem gerekiyor.”

Bora:
“Neden?”

“Dolabın içini temizlemem gerekiyor. Ayrıca alabileceğim kolay bir yere koymak istiyorum.”

  Sandalyeyi alıp tezgahın önüne koydum. O da arkamdan geldi ve sandalyeyi tuttu. Bir de dengem bozulur falan, en azından tutsun. Tabakları kaldırıp tezgaha koydum. En arkada çok güzel bir kutu gördüm. Ne olduğunu anlamak için uzandım ama elim yetişmedi. Tekrardan uzanmaya çalıştığımda dengemi kaybettim ve küçük bir çığlık attım.
  Tam o sırada kendimi Bora’nın kucağında buldum.
    Ve arkamızdan yüksek sesle açtığım müzik değişti:
“Sanırım sana aşığım
Seni gördüğüm andan beri
Bana güldüğün andan beri
Bulutlu diyarlarda gezip
Unuttuğun andan beri
Bu ne endam aşk olsun
Ne gülüşler var olmuş”

   Nefes nefese, burun buruna… belki de birazdan dudak dudağa…

*****
   Eveeetttttt. Beklediğimiz an adım adım yaklaşıyor. Bakalım bakalım neler olacak?
  Arkadaşlar az biraz ses verin. Yorum edin, deyin ben hayalet okuyucu değilim diyin beğenin falan. Okuyanımız her geçen gün artıyor ve bu da beni ayrı bir mutlu ediyor.
  Okuyan herkese teşekkürler. Okumaya devam.
Ben gidiyoreeee

YAZLIKWhere stories live. Discover now