33. BÖLÜM

611 20 0
                                    


“İnsan beni de davet eder Lara. Biz senle tam tanışmadık ama olsun. Ben Sinem.”

Kız elini bana uzatmış gülümsüyordu ama gülümsemesi hiç samimi değildi. Bora gözlerini açıp kapattı. Kaşları çatıldı ve sinirli bir şekilde kızın elini indirdi.

Bora:
“Senin ne işin var burada? Niye geldin?”

Sinem:
“Valla gurursuz bir kızmışsın Lara. Gözünün önünde kulüpte Bora ile öpüştüm, doğum günü gecende birlikte olduğumuzu söyledim ama buna rağmen Bora ile birliktesin.”

“Ne… ne birliktesi? Ne diyorsun sen?”
   Gözlerimin önüne denizde dökülen anılarım geldi. hepsi üstüme yine hücum ederken aniden bu bir ayı hatırladım. Hastalığımdan dolayı annesinin ettiği laflar, ayrılmamız, burada karşılaşmamız, Gece’ye sinirlendiğim gün, film gecesi kavga etmemiz, deniz kenarında kavgamız, bayılmam, hastanede konuşmamız, ondan kaçışım… Ve en son olarak o gece. Çınar ile Bora’nın nedensiz kavgası, telefonun çalması… Bu o kızın sesi… Öpüşme seansı demişti… Ben telefonu elimden düşürmüştüm… ağrılar… ve sonrası…

    Bundan önceki bütün ağrılarıma taş çıkartacak bir zonklama ile geri geri adımladım. Ellerimi başımın arasına aldığımda herkes telaşlanmıştı. Gözlerim dolmuştu, hepsi an ve an aklımdan geçiyordu. Masa ve üstündeki her şeyi devirdim. Gözlerimi sıkıca yumup açtım. Kayla’yı, Gece’yi ve Emre’yi… hepsini hatırladım. Babamı hatırladım… gerçekleri hatırladım… bayılmak için alarm çalan beynime meydan okumuştum. Yığılmamak için kendimi tutuyordum… ağlamamak için kendimi tutuyordum… burada bayılmak istemiyordum, Bora’nın kucağında… Artık her şeyi biliyordum yeniden.

Gece:
“Lara, sakin ol lütfen. Buradayız. İyi misin? Ambulans çağırın!”

“Hayır!” diye haykırdım. Herkes bana baktı.

Kayla:
“Ne oldu söyle bir tanem?”
   Kaşlarımı çattım, ellerimi sıktım ve daha fazla gözyaşlarımı tutmadım. Alev çıkaran gözlerim ile Kayla’ya baktım.
“Her şeyi… her şeyi hatırlıyorum!” sinirle ve güçsüz bacaklarımla ayaklandım. Beni tutup oturtmak istediler. Elimin tersi ile ittirdim. Bora bana endişeli gözlerle bakıyordu. Yüzüne bir tokat indirdim.

“Yanılmışım. Sen artık, sadece benim geçmişim de kalan bir adam olabilirsin. Haklıydın da sana atacağım her bir tokat… az bile.”
  Vurduğum şekilde kaldı. Bana bakmaya cesareti yoktu çünkü. Elim kalbime giderken kimse yanıma gelmedi. Nereden geldiğini bilmediğim güçle bahçe kapısından zorla aldığım nefes ile çıktım. Boğazımda tıkanıyordu nefeslerim. Alırken ayrı bir çaba, verirken ayrı bir çaba veriyordum. Kalbimin ritmi yine bozulmuştu. Peşimden Çınar geliyordu.

“Çınar sakın gelme!”

Çınar:
“Lara! İyi değilsin lütfen dur!”

“Çınar iyiyim! git! Git dedim!” sinirle. O arkamda kalmışken nereye gittiğimi bilmeden ilerliyordum. Gözlerimi yerden kaldırdığımda deniz kenarına doğru geliyordum. Nefes almak istiyordum, alamıyordum. Belki deniz iyi gelirdi. Sakinleşirdim diye düşündüm. Beynim hala kırmızı alarmda ve bayılmam için bir ısrar içerisindeydi. Başım döndüğünde bir kaç saniyeliğine olduğum yerde durdum. Daha iyi gördüğümde olduğum yerden ilerlemeye devam ediyordum.   

  Gözyaşlarım yanaklarımdan akıp giderken hıçkırıklar yerini almıştı artık. Doğru düzgün nefes alamazken hıçkırıklara boğulmuştum. Ve bir anda kumlara değdim. Bir anda kalbimde büyük sızılar yerleşti. Yutkunamıyor, nefes alamıyordum. Baş ağrıları yerini hala doldururken elim kalbime masaj yapmak için gitmişti. Artık ağlamam sakinleşmişken elime bir sıvı geldiğini fark ettim. Yaram açılmıştı, kalbim kan ağlıyordu… elimdeki kandı. Kan!
*****

Selam bebeskler. Bu fazla vıcık oldu. Selamın aleyküm aslan parçaları. Yok bu da olmadı. Neyse neyse. Herkese merhaba. Umarım oy ve yorumlarınızı gösterirsiniz.

YAZLIKWhere stories live. Discover now