44. BÖLÜM

555 17 1
                                    


    Gördüğüm şeyin ardından büyük bir şok geçirdim. Cidden onunla birlikteydi. Evet, asıl şimdi bitmişti. İki sevdalı gençtik. Artık sadece ‘di’ ler alacaktı yerini. Yere çöktüm, mecalim kalmamıştı artık o ‘iyiyim’ duruşlarından. Yıkılmıştım artık, gerçekten. Geride bıraktığım, bıraktıklarımızın anlamı kalmamıştı. Her şey boşaydı bundan sonra gözümde. Özleyeceğim o gözler artık siliniyordu hafızamdan. Asıl şimdi, şimdi hafızamı kaybetmeliydim. Keşke o gün kumsalda, kanlar içerisinde kalsaydım. Çünkü bundan sonra, bu enkazdan bir çiçek bile çıkmazdı. Bu enkazdan sadece benim cesedim çıkarttırıldı.
    Yoldan gelen hızlı bir araba tam yanımda durduğunda içinden Çınar ve Emre çıktı.

Çınar:
“Lara. İyi misin? Kalk hadi.”
   Emre ve Çınar kollarımdan tutup beni ayaklandırdılar. Arabaya geçip oturduğumda telefonumu çıkartıp bende onun gibi bütün fotoğrafları silmeye yeltendim. Olmadı, onun gibi olamadım. Her şeyi bir anda silecek kadar değildim. Telefonu elimden yavaşça düşürdüm. Gözlerim yumup tekrar açtım. Tekrardan gözlerimi kapattığımda bir daha hiç açmak istemedim.
***

   Uyandığımda koltukta yatıyordum ve üstümde bir pike vardı. Kalktığımda yanımda kimse yoktu. Yerimden doğrulup ayaklarımı koltuktan sallandırdım. Gözlerimi ovuşturdum, saçlarımı düzeltip yerimden kalktım. Annem ve babam yoktu. Gece ve Kayla’da sanırım deniz gitmişti. O sırada yukarıdan birkaç ses geldi. evde ki vardı?
   Tam altı saattir uyuyordum. Bu saatte denizde olamazlardı. Sanırım evdeydiler. Yukarı çıkmaya başladığımda birkaç ses duydum. Sanırım bu ses Gece’ye aitti.

Gece:
“Bana bak Sinem cadısı. Şimdi döküldün döküldün. Affetmem ona göre.”
  Sinem mi?

Ahenk:
“Demek bacımı üzersin ha.” O sırada bir vurma sesi duydum. Ne oluyor lan?!

Sinem:
“Ah! Mafya mısınız siz?”

Kayla:
“He, mafyayız! Bir diyeceğin mi vardı şeytan kılıklı şey?!”
Emre:
“Sevgilim sakin.”
Merdivenlerden dinlediğim şeyler bana yetmiş, artmıştı bile. Hızlı adımlarla odaya daldım.

“Neler oluyor burada!?”

Çınar:
“Ooo, Gubidi de gelmiş.”

Emre:
“Sonunda uyandın be!” 

Gece:
“Oyy, kuşum. Tam vaktinde geldin.”

Şaşkın gözlerle hepsini süzdüm, “Deli misiniz?” Sinem’e baktığımda dönen koltuğa bağlamış etrafında toplaşmışlardı. Ahenk, Gece ve Kayla onu arada döndürürken Atlas yatağıma uzanmış, Emre ve Çınar’da duvara yaslanmış rahat bir tavır takınmışlardı.

“Pardon. Deli misiniz az kaldı. Psikopat mısınız?”

Kayla:
“içimizde öyle bir şeyler yatıyormuş biz daha yeni fark ettik.”

Sinem:
“Gördüğün fotoğraftan sonra kaldıramadın sanırım.” Çirkef!

“İyiki varsınız canım arkadaşlarım! Çünkü sinirimi bir yerden çıkarmam gerekiyordu!” diyerek Sinem’in üstüne atıldım. Kızlardan bir çığlık kopmuştu. Bu kadar gözümün döneceğini düşünmemişlerdi sanırım.
   Kızın saçını çalı süpürgesi gibi tutup sağ sola sallamaya ve çekmeye başladığımda Ahenk ve Atlas beni kızdan ayrıma çabalarına girişmişlerdi. Emre ve Çınar’ın olayın şaşkınlığı ile kalmış, Gece ve Kayla ise yaptığım şeyi taktir eder gibi bir tavır takınmıştı.
   Fark ettim ki vücudum bu gibi olaylar alışmış, eskisi gibi büyük tepkiler vermiyor ve çokta üzerinde takılmıyordum. Anı yaşıyordum, bu iyi bir gelişmeydi, bence.

YAZLIKWhere stories live. Discover now