34. BÖLÜM

603 16 1
                                    

  Buraya kadar gelmem büyük bir başarıydı. Sadece o ortamdan kaçmak istemiştim ve deniz kenarına gelmiştim. Baş ağrılarım olduğu yerde duruyordu. Nefes alışlarım tam düzene girmiş sayılmazdı. Ağlamalarım dinginleşmişken yaramdan gelen kan ile donup kaldım. Sahilde tek başınaydım. Şimdi burada kendimi böyle bıraksam ölür müydüm? Ölmeli miydim?
   Ölünce kurtulacaktım, kurtulmak istiyordum. Artık beynimin alarmlarına dayanamadım. Yavaşça kendimi geriye bırakmak istedim kumlara kanım akarken.
   Sırtım kumsala değmemişti. Sırtıma bir el değmişti.

“Lara! Lara yaran!” gelen? Gelen kimdi? Gelen Bora’ydı. Nedense hala ona güveniyordum ve öylece gözlerimi kapattım.
***

Bora’dan

  Lara her şeyi hatırlamış olacak ki gelip bana tokadı basmıştı.

Lara:
“Yanılmışım. Sen artık, sadece benim geçmişim de kalan bir adam olabilirsin. Haklıydın da sana atacağım her bir tokat… az bile.”

   Evet haklıydı. Artık yüzüne bakamayacaktım. Suçlu değildim ama suçsuz da değildim. Ne hale gelmiştik böyle? Elini kalbine götürdü. Siktir! Her şey benim yüzünden. Onun yüklerini sırtlanmam gerekirken ona yük oluyordum. Onun merhemi olmam gerekirken onun acısı oluyordum. O kadar kötü bir histi ki.
   Yavaş adımlarla kapıdan çıktı. peşinden gidecek yüzüm yoktu ama o hiç iyi değildi. Çınar’a dönüp baktığımda anlamış olacaktı ki herkes anın şokundayken o hemen Lara’nın peşinden koştu. Ben ise öfkem ile Sinem’e döndüm. Hızla ve sert bir biçimde kolundan tutum. Canı acımış olacak ki bana sertçe baktı.

“Seni kaç defa uyarmam gerek peşimi bırak diye! Sinem eğer bir daha karşıma çıkacak, yazacak ve benimle karşılaşacak cesareti bulacak olursan seni mahvederim! Duydun mu?!” dediklerim onu korkutmuştu. Kas katı kesilmişti. Hayır, ona asla bir şey yapmazdım ama haddini illa ki bildirirdim. Kolunu tutup kapı dışarı ettiğimde Çınar aradı.

“Ne oldu?”

Çınar:
“Tersledi, deniz kenarına doğru gidiyor. Peşinden gidecek olursam daha da sinirlenecek. Hiç iyi gözükmüyor Bora.”

Bora:
“Geliyorum ben.” Diyerek koşarak çıktım.
   Her adımımı onun için atıyordum. Ben onun gözünde şerefsiz, pislik ve hiçbir şey olabilirdim ama o benim için her şeydi. Nefes nefese kumsala doğru baktığımda Lara tökezleyerek yere oturmuştu. Elini göğsünde tutuyordu. Onun yanına doğru koşarken kendisini arkaya doğru bırakmıştı ki elim ile sırtından tuttum.
    Gördüğüm şey ile donup kaldım. Kan…

“Lara! Lara yaran!” benim yüzümdendi her şey. Ben mahvetmiştim! Bu kan benim yüzünden akıyordu. Ben onu yaralamıştım. Ben, ben, ben… ben kızın hayatını mahvetmiştim!
   Gözlerini yumduğunda büyük bir telaş ile ambulansı aradım. Bir yandan da uyandırmaya çalışıyordum ama hiçbir şekilde açmıyordu gözlerini.

“Özür dilerim. Kahretsin ki bu iki kelime yetmiyor hiçbir şeyi düzeltmeye. Her şey benim suçum haklısın. Seninle ayrılmadan önce dinleyememin sebebi bir yandan Sinem’in yaptığı saçmalıklar, bir yandan da çalışmamdı. Annemin ne ara senden bu kadar nefret ettiğini bile bilmiyorum. Her şey benim yüzümden. Üstüne geldim, çok üstüne geldim. Bu üç sene… bu üç sene her zaman hayatımın en değerli yıllarıydı. Hiçbir zaman, hiçbir şey için yazık değildi. Seni eğer üzen bensem, bundan sonra o kişi olmayacak. Sana söz veriyorum artık Bora hayatında olmayacak.” Dediğim şeylerin ardından gözyaşlarım akarken ambulansın siren sesini duydum ve Lara’ya son bir öpücük kondurdum. Özleyeceğim ve kavuşamayacağım dudaklarına son bir buse…
*****

Allah'ım nelere tanıklık edeceğiz daha? Bu Sinem'e iyi bir ders gerekli, o iş bende arkadaşlar.

Bora iyi birşey mi yaptı?

Lara'ya ne olacak?

Sinem'in başına neler gelecek?

Hikaye nasıl devam etmeli?

Sizin fikirleriniz neler?

Yorum ve oy görmek isterim.

YAZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin