54. BÖLÜM

408 15 6
                                    

   Karar verildi arkadaşlar. 6 Ekim günü 'PASTANE' kitabına başlıyorum. Hepinizi orada bekliyorummm

Denize attığım taş iki kere sekti ve kayboldu. Biraz kıyıda yürümeye başladım. Önüme gelen taşlardan yine alıp denize fırlatmaya başladım. Bu deniz kenarına ilk defa gelmiştim. Çakıl taşları ile dolu olduğu için yüzmeye gelen yoktu. Telefonumu almak için gittiğim eve, öğrendiğim gerçekle almadan koşarak çıkmıştım. Sonra koşmayı bırakıp yürümeye başladım nefes nefese. Beni kimse bulmasın, kimse dinlemesin, hiç konuşmayayım diye bilmediğim bir yere yürümeye başladım.

Evet, yine kaçtım ama bu sefer kendi iyiliğim için kaçtım. Kafamı toparlamak için kaçtım, kaldırabilmek için kaçtım. Kaçtım. İsteyen istediği kadar arasın, yine bulamazlardı beni. Ben isteyip çıkana kadar bulamazlardı.

Küçükken de böyleydim, koltuğun arkasındaki boşluğa saklanırdım. Hoşuma giderdi kimsenin oraya girememesi. Ve ben o daracık yerde rahat ederdim. Şimdi önümde kocaman bir deniz var ama ben yine kaçabilmiş hissetmiyorum. Benim o koltuk arkasındaki boşluğa ihtiyacım vardı. Küçük olmaya ihtiyacım vardı. Hiçbir şey bilmediğim ama beni koruyan insanların olduğu o zamanlar. Bilmeme gerek kalmayan zamanlara.

Üvey bir kardeşim vardı, nasıl kabullenirdim? Nasıl birisiydi ki? Babam bu kadar iğrenç birisi miydi? Annemi aldatabilecek kadar, aşık olduğu kadını. Erkeklerin hepsi böyle miydi? Bu cinsiyet meselesi değil, bu bir karakter meselesiydi. Benim babam o kadar karaktersiz miydi?

Elime bir taş daha aldım, denize doğru fırlattım. Güneş batıyordu. Kim bilir kaç saattir buradaydım. Belki beş, belki altı hatta yedi bile olabilir. Evden uzakta olduğum kesindi. Çakıl taşların üzerine oturdum. Batan güneşi izlemeye başladım. Şimdi ne yapsam diye istemsizce düşünmeye başladım. Gece burası tehlikeli olurdu. Eve de dönmek istemiyordum. Kızlarla da konuşmak istemiyordum. Yalnız olmak, çok yalnız olmak istiyordum. Şu beş, altı saat bile yetmemişti bana. Sadece birkaç gün. Düşünmek ve düşünmemek için gideceğim bir yer istiyordum.

Bacaklarımı kendime çekip kollarımı doladım. Başımı dizlerimin üstüne koydum. Hafif bir esinti saçlarımı okşadı. Kulaklarıma doldu uğultusu. Gözlerim ağır ağır kapattım, yine aynı hızda açtım. Derin bir nefes aldım, bir nefes verdim. İçime bir titreme girdiği sırada dalga ile ayaklarım ıslandı. Su ılıktı ve bu hoşuma gitmişti. Tebessüm ettim. Ayaklandım tekrar. Terliklerim ile denize doğru ilerlemeye başladım. Dizlerime geldiğinde durdum. Kollarımı açtım derin nefes aldım, verdim. Bir insan nasıl bu kadar huzur dolabilirdi sorusunun açıklamasıydı bu.

Kollarım ile güneşin son ışıklarına sarıldım sanki. Sevgi dolu, kocaman bir kucak. Sonra boğazımda oluşan düğüm ile kaşlarım çatıldı, gözlerim doldu. Titrek bir nefes verdim. Ses tellerimde biriken bir ses vardı. Sanırım boşaltmanın sırasıydı. Kocaman bir çığlık attım. Sesim denizin dalgalarına kapılıp gitti. Gözümden bir yaş süzüldüğünde tebessüm ettim. Kurtulmuştum bu istekten artık. Bir daha gelmemesi dileği ile uğurladım onu.

Güneş son kez bana göz kırparken çıktım denizden. Tekrardan geldiğim yolu dönmek için yürümeye başladım. Deniz kenarından ayrılıp yolda yürümeye başladığım sırada hava kararmış ve sokak lambaları yanmaya başlamıştı. Kimse yoktu, tek bir kişi bile. Başım önde yürüyordum, önüme çıkan taşları ayağım ile fırlatıyordum. Karşıdan gelen arabanın ışıkları ile gözlerim kısıldı. Tam karşımda durduğunda korkmaya başlamıştım. Lastiklerinden çıkan tiz ses ile kaşlarımı iyice çatmıştım.

"Lara!" diyerek indi aşağı Bora. Ben daha ne olduğunu anlamadan bedenime sımsıkı sarılmıştı. Bana sarılması ile gözlerim doldu. Bende sarılmasına karşılık verdim.

*****

YİNE BEN GELDİMM. allah'ım ne kadar güzel bir gün size anlatamam. böyle havanın soğuk olması acayip güzel. İzmir'de yaşayan bir vatandaş olarak çok hoşuma gidiyor. siz nereden okuyorsunuz? nasılsınız? okul nasıl gidiyor? Bölüm nasıldı?  

YAZLIKWhere stories live. Discover now