59. BÖLÜM

379 18 4
                                    

  Mutfakta kek çırpıyordum. Bugün annem işine gitmişti ve kızlar evi temizlememe yardım etmişti. Çok yorulduklarını söyledikleri için ödül olarak kek yapıyordum. Keki kabına döküp fırına atınca derin bir nefes verdim ve etrafı toplamaya başladım. O sırada aklıma babam geldi. Ona gitmesini söylediğim günden beri hiçbir şekilde görmemiş, konuşmamıştık. Aradan üç gün geçmişti ve ben hala Bora'nın dediklerini düşüyordum. Arada Ahenk ve Atlas geliyordu ama hiçbirimiz bu konuyu açmıyorduk. Aklım karışmıştı, babamla tekrar konuşup konuşmamak arasında gidip geliyordum. Aldatmıştı, bu çok büyük bir kavram.

   Etrafı toparladıktan sonra limonatayı çıkardım ve bardaklara kattım. Kekin olmasına az kalmıştı. Ayakta durmaktan yorulduğum için telefonumu alıp sandalyeye oturdum.

Fırtınam: Nasılsın güzelim?

Perim: iyiyim, sen nasılsın yakışıklım?

Fırtınam: İyiyim, annemle konuştum şimdi.

Perim: Hm.

Fırtınam: annem buraya gelmek istediğini söyledi.

Fırtınam: senden bahsettim, barıştığımızdan ve her şeyden haberim olduğundan. Aranızı düzeltmek istediğimi ve senden özür dilemesi gerektiğini konuştuk.

Perim: Annen ne dedi peki?

Fırtınam: ilk ırım kırım etti ama gelince her şeyi haledeceğiz.

Fırtınam: evlenmemek için hiçbir nedenimiz kalmıyor güzelim

Perim: hala evlilik diyorsun Bora

Perim: bu arada benim okulum İstanbul'da

Perim: Bir ay sonra gidiyorum

Fırtınam: hangi okulll

Fırtınam: lütfen bana İstanbul teknik üniversitesi de

Perim: İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, İÇ MİMARLIK BÖLÜMÜ

Fırtınam: aynı üniversite okuyacağız!

Fırtınam: aldığım en iyi haber

Fırtınam: bizim oturduğumuz apartmanın karşı dairesi boş.

Fırtınam: orayı tutabiliriz bence

Perim: Ve kızlarda İstanbul'u tutturdu

Perim: aynı evde kalma hayalimiz gerçek olacak onlarla

Fırtınam: onlarda mı geliyor?

Perim: beğenemedin mi??

Fırtınam: yok canım...

Mesajlara gülerken aldığım koku ile telaşla fırına koşup kapağını açtım. Elimi eldiveni geçirip keki çıkardım. Son anda yanmaktan kurtarmıştım. Keki dilimlere ayırıp tabağa yerleştirdim ve tepsiyi alıp bahçeye geçtim.

"Kekler hazır."

Gece:

"Ayy, süpersin sen ya."

Kayla:

"Sağol güzellik."

"Afiyet olsun kızlar." Diyerek bende sandalyeme oturdum.

Yorgun olduğumuz için hiç birimizden tık çıkmıyordu. O sırada mutfakta kalan telefonum çalmaya başladı. Elimdeki limonatayı bırakıp içeri koştum. Mutfağa geçip telefonumu elime aldım. Arayan Atlas'tı, açıp kulağıma dayadım.

-Alo Atlas.

Ses gelmiyordu. Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp ekran baktım. Sonra tekrar kualğıma götürdüm.

-Atlas, orada mısın?

Titrek bir nefes geldi karşı taraftan.

-Buradayım Lara.

Atlas'ın sesi çok kötü geliyordu.

-Atlas. Bir şey mi oldu? Konuşsana.

-Lara... Hastaneye gelmen gerek.

-Ne-neden? Ahenk'e bir şey mi oldu?

-Ahenk iyi. Kötü olan...

-Kötü olan kim Atlas?!

-Berk amca... O, öldü Lara.

Duyduğum cümle ile olduğum yerde öylece duruyordum. Ne ben konuşuyordum, ne de Atlas. Boğazımda bir yumru belirmişti. Gözlerim yanıyordu. Gözyaşlarım firar ederken kımıldayamıyordum bile.

-Lara orada mısın?

Artık asla babamla olmayacaktık... ciğerime kadar inen bir ağrı vardı, boğazımı yakan bir ateş. Kocaman, depderin kuyular oluşmuştu içimde. Altı yaşındaki Lara'nın göz yaşlarıydı bu. Babasından ardından ağlayan o küçük kız... O zaman geri gelmesini bekleyen, o umutlu kız... Şimdi... gelmeyecekti, asla dönmeyecekti... O hayatımızdan gerçekten çıkmıştı...

*****
Bazen bölüm geç gelebiliyor, yoğun bir zamandayım. Hatırlatanlar oluyor, teşekkürler.

Berk öldü. bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Bölüm nasıldı? 

  Sizi çok sevdiğimi söylemiş miydim?

SİZİ ÇOK SEVİYORUM.

YAZLIKWhere stories live. Discover now