Ela'dan

4.1K 188 15
                                    

Duşumu almış erdemin bana üç beden büyük olan kıyafetlerini üzerime geçirmiştim bu kıyafetler büyük bir felakete yol açmadan umarım gidip benim elbiselerimi alır ve gelirdi.

Sürekli belimden düşen eşofmanın belini bulduğum iğne iplikle bir güzel diktim oh be artık istesede düşemez. Başörtümü de kafama geçirip aşşağıya erdemin yanına indim.

Telefonda biriyle konuşuyordu. Anlamak için biraz daha yaklaştım.

"Evlendik diyorum oğlum evlendik. Ne sakin olması fatih utanmasam sokağa çıkıp bağıracağım ela artık benim karım diye. Doğrusu utanmıyorum niye utanacakmışım çıkıp bağırsam mı acaba." Söylediği şeyler karşısında kıkırdamadan edememiştim.

Beni hala seviyordu. Geldiğimi belli edercesine öksürdüm. Sesimi duyan erdem .

"Görüşürüz ben seni sonra yine ararım." Diyip kapattı telefonu.

"Şu sana ulaşamayan fatihle mi konuşuyorsun." Erdemin gittiği gün öyle söylemişti ona ima yapmıştım.

"Haa o fatihle konuşuyorum bilmiyordu gerçekten nereye gittiğimi."

"İyi" koltuğun üzerine oturmuştum. Erdemde hemen yanıma sokuldu.

"Ne sokuluyorsun yanıma o kadar yer var gidip otursana oralara."

"Bir kocanın yeri karısının dizinin dibidir." Dedi gülerek. Ellerini yüzüme götürmüştü yine. Evett her yerim alev almaya başlamıştı. Sakin ol ela derin derin nefes al. Babaanneni düşün.

"Seni çok seviyorum" dedi ve alnıma bir öpücük kondurup beni kendine çekti bütün bedenimi saran kollarının arasında kendimi gerçekten huzurlu hissediyordum. Ama karşılık vermemiştim sadece kafamı omzuna yasladım. O kadar huzurluydu ki orada uyuya kalmışım. Erdemde uyuyakalmıştı.

O uyanana kadar 3 yıldır hasret kaldığım yüzünü inceledim en ince detayına kadar. Olurda bir daha ayrı kalırsak unutmak istemiyordum. Her detayı beynime kazınsın diye uğraşıyordum. Gözleri kapalı olan erdem "daha ne kadar izleyeceksin" o bunu söyler söylemez göğsünden kafamı kaldırıp kendimi geri çektim. Oysa beni kolumdan tutup tekrar göğsüne yatırdı.

"Kalkma gitme bir yere. Hep burda kal istiyorum."

"Bırak benide git kıyafetlerimi getir." Erdem doğrulup gözlerini açarak bana baktı.

"Senin her halin güzel bunlarla bile prenses gibisin be."

"Ama rahat değilim hadi kalk ve getir." Tamam anlamında kafasını salladı tam kalkıyorduki tekrar oturdu.

"Neden benim yanımda hala başını örtüyorsun."

Evet aslında buna gerek yoktu. Ama alışkanlıktı işte.

"Alışkanlık çünkü."

"Peki açsam kızar mısın?"

Bilmiyorum kızmazdım. Artık helaldik kızmamı gerektirecek bir durum yoktu. İstediği herşeyi yapmakta özgürdü. Tabi yapmasındı ama. Hayır anlamında başımı salladım.

Ellerini başörtümü tutturmak için taktığım boynumdaki iğneye götürdü onu çıkardıktan sonra kafamdaki baş örtüyü yavaşça alıp koltuğun başına koydu.

Yeşil gözleri parlamıştı birden.

"Sen gerçekten çok güzelsin." Ne sandın güzelim tabii.Ellerini saçlarımın üzerinde gezdiriyordu ve bu durum beni epey utandırıyordu kafamı önüme eğdim. Erdem eliyle çenemden tutup kafamı kaldırdı.

"Utanma benden." Hıı demesi kolaydı. Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. Allahım ne yapıyordu bu adam. Biraz dursaydı en azından daha ilk günden tövbe tövbe. Erdem yüzünü yaklaştırdıkça gözlerimi sımsıkı kapatıyordum. Nefesini kulaklarımda hissettiğimde durdu.

Aşk Gerçekten Varmış Where stories live. Discover now