Ela'dan

2.9K 126 3
                                    

Bir saatlik yolculuk sonunda sahil kenarında ormanın içinde küçük ahşap bir külübeye gelmiştik. Burası o kadar güzeldi ki cennetten bir köşe olmalıydı.

Külübenin önünde ise hemen bir masa vardı. Erdem masanın üzerine güzel bir sofra hazırlatmıştı. Bunu hangi ara nasıl yaptırmıştı bilmiyorum ama gerçekten çok güzel duruyordu. Hava kararmak üzere olduğu için  erdem külübenin içine girip dışarıdaki küçük renkli ampulleri yaktı. Artık herşey iki kati daha güzel duruyordu. Günler sonra böyle bir ortam gerçekten çok iyiydi.

"Bunları ne ara hazırlattın."

"Burası dedemlerin yazlığı yazın genelde buraya gelirler babaannem böyle yerleri çok seviyor. Arka tarafta büyük bir köy var orda arkadaşım vardı ismail ondan rica ettim hazırlaması için zaten dedemler yokkende burayla hep o ilgileniyor. Gel hadi otur."

Koşarak gidip masaya oturdum salata ve mezeler hazırdı ana yemeğin ne olduğunu bilmiyordum.

"Ee ne yiyeceğiz. "

"İsmail getirecek şimdi ."

Erdem aldığı içecekleri masaya yerleştirirken isminin ismail olduğunu öğrendiğim genç adamda yanımıza doğru geldi. Erdemle el sıkışıp sarıldıktan sonra bana döndü.

"Hoşgeldin yenge."

"Saol hoşbuldum."

"Hadi size afiyet olsun."

Diyip elinde kağıda sarılı birşeyler bırakmıştı masaya.Erdem gülümseyerek kafasıyla eyvallah işareti yaptı.

"Saol herşey için ismail."

İsmail gözden kaybolurken erdemde onun getirdiğiği şeyleri açıyordu büyük bir pide yaptırmıştı. Birini benim önümdeki tabağa yerleştirip diğerinide kendi önüne koydu ve yerine oturdu.

"Afiyet olsun karıcım."

"Sanada kocacım."

Bunu söylediğimde erdem çok şaşırmıştı elindeki pide parçası elinden kayıp tabağa düştü.

"Ne dedin ne dedin."

Kıkırdadım.

"Kocacım dedim işte."

"Allahım çok şükür yarabbim."

Erdemin bu söylemi ikimizinde kahkaha atmasına sebep olmuştu. Yemeklerimizi yerken bir yandan da sohbet ediyorduk.

"Ne kadar güzel olmuş bu pide."

"Ee güzel diye seni buralara kadar getirdik."

"Saolasın sende olmasan ."

"İşte öyle bir ihtimal olmasın ben hep olayım ."

"Ol sen hep ol olur mu erdem beni sakın bırakma."

"Ben seni bırakamıyorum ki zaten."

"Hııı hemen birşey olunca giden kim."

"Kavga mı edelim şimdi ela."

"Hemen ciddileşme kavga etmek için söylemedim sende her bir şeyde beni terketme diye söylüyorum işte."

"Etmiyorum aslında sadece o an seni üzmemek için gidip kafamı toplamaya çalışıyorum."

"Yanımda topla kafanı birlikte toplayalım ama gitmeyelim."

"Haklısın bazen doğru birşey yapmaya çalışırken dahada batırıyorum bunun için özür dilerim."

"Bende öyle yapıyorum bende özür dilerim."

"Benden ayrılcan diye çok korktum be kızım."

"Öyle kolay kurtulamazsın benden artık."

"Kurtulmayayım yapış bana kene gibi sonsuza dek birlikte olalım işte."

"Seni çokkk seviyorum erdem."

"Bende seni çok seviyorum güzelim."

Erdem birden ayağa kalkmıştı benimde elimden tutup yerimden kalkmama yardım etti.

"Ne oluyor. "

"Gel şöyle biraz."

Beni masanın yanına çektikten sonra dizlerinin üzerine eğildi ve ceketinin iç cebinden bir yüzük kutusu çıkardı. Öksürerek boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Biz bir çok şeyden mahrum kaldık. Ben seninle herşeyi yaşamayı çok istiyorum ela. Sana evlenme teklifi etmeyide çok istiyordum ama nasip olmamıştı belki o zmnlarda olacak duyguyu vermez ama."

"Saçmalama ben şuan dünyanın en mutlu kadınıyım."

"Bende en mutlu adamı. Seni çok seviyorum be kızım. Ben ömrümü sana adamak istiyorum seninle yaşlanmak istiyorum. Çocuklarımın annesi sen ol istiyorum. Ela seninle evlenebilir miyim?"

Son cümlesi beni güldürmüştü. En ufak bir şeyde bana emir verme diye çemkirdiğim için özenle bu cümleyi seçmişti.

"Evetttt."

Erdem yerinden kalkıp beni belimden kaldırdı ve döndürerek sarılmaya başladı. Beni bıraktığında elindeki kutudan zarif bir tektaş çıkardı ve parmağıma geçirdi.

"Biz hani sürekli dalaşıyoruzya."

"Evet."

"Bu yüzükler bizim sembolümüz olsun şunu bilelim ki ne kadar kavga edersek edelim bu yüzükler parmağımızdayken hala bir umut var demektir. Ama çıkarırsak artık istemiyoruz demektir."

"Tamam anlaştık."

Elleriyle yüzümü sabitleyip dudaklarıma bir öpücük kondurdu.

"Ee bi çay içeriz ha."

"Sen yapacaksan olur."

"Tamam hanımefendi sizi şöyle hamağa alayım ve ben çay demleyeyim."

Yanağıma bir öpücük daha kondurup içeri gitmişti. Bende denize karşı yapılmış olan hamağın üzerinde iyice yayılarak erdemi beklemeye koyulmuştum.

Demekki evlilik müessesesi böyle oluyor arada bir kavga arada bir mutluluk diye düşünüyordum. Erdemde çayları yapıp getirmişti.

"Buyrunuz hanımefendi."

"Teşekkürler beyefendi."

"Seni sevirem kız."

"Bende sana karşı boş değilem."

Bütün gece bu hamakta erdemin koynunda uyuyup onunla sohbet edebilirdim. Ama yarın iş vardı ve geç kalmak istemiyordum.

"Hadi eve gidelim artık. "

"Ben burda kalırız diye düşüyordum."

"Ya geç kalırsam yarın işe."

"Hemen iş başımı yapıyorsun."

"Evet yarın başlıyorum."

"Hadi ya tüh. "

"Niye bu kadar üzüldün."

"Bu gece için planlarım vardı."

"Pis sapık."

"Ne sapıklığı ya estağfurullah. "

"Yarın yetiştirebilirim seni işe diyorsan kalalım."

"Haaa öyle yapalım diyosun yani."

"Hı hı."

"Yetiştiririm valla hiç şüphen olmasın."

"Tamam kalalım o zmn."


Aşk Gerçekten Varmış Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin