Buz Adam -34-

4K 154 13
                                    

Her şey neden bu kadar hızlı gelişiyordu ki? Aslında düşündüğümde Karan göründüğü kadar soğuk değildi. Gerçekten duvarları olan bir insan neden yeni gelen birine içini açsın ki? Tamam bana farklı olduğumu söylemişti evet ama bu bana içini açması için yeterince geçerli bir sebep değildi. Ayrıca madem zor biri neden hiç tanımadığı bir kızla bir kafede oturup bir şeyler içiyor?  Ve ben bir çoğu şeyi sindiremeden hayatımda yeni şeyler meydana geliyordu. 

Hatırlıyorum da; okula yeni başladığımda kendimi bu ortama çok yabancı hissetmiştim. Alışamam sandım, yakın arkadaşlarımı özledim, birine ilgi duydum -hiç sevilmeyecek birine-.  Ardından çok sürmedi annemi kaybettim ve asıl hayata yabancılaşmayı o zaman öğrendim. Abimi de kaybetmenin eşiğine geldim. En güvendiğim, sırlarımı paylaştığım insanın geçici olduğunu gördüm. Biraz zaman sonra sevdiğim insanla en yakın gördüğüm insan arasında kaldım. Yeni bir dostla tanıştım. İşin garip yanı bunlar sadece bir kaç ay içinde oldu. 

Bir kızın annesini kaybetmesi bambaşka bir duygu. Küçücükken başlıyor onunla bağınız. Doğuyorsunuz, ilk gördüğünüz o. Gülümsüyor size gözleri dolu dolu. Bebekler ilk doğdukları anda hiç bir şeyi bilmezken annelerini bilir üstelik. Daha sonra büyüyorsunuz, çocuksunuz. İlk oyuncağınız, ilk tutacağınız, ilk düştüğünüzde koşanınız.. Büyüyorsunuz.. Genç oluyorsunuz.. Dertlerinizi ona döküyorsunuz, bin bir türlü çözüm üretiyor. İyiliğinizi istediği halde bir şey üzerinde inat ettiğinizde size kızıyor, daha sonra içine batıp siz uyuduğunuzda gelip saçlarınızı okşuyor. Ertesi sabah sanki dün akşam ki tartışan siz değilmişsiniz gibi devam ediyor.

Bunları düşündükçe ne çok şey kaybettiğimi anlıyorum. 

Yattığım yataktan doğrulup pencereden dışarı baktım. Hava çok güzeldi ama canım hiç bir şey yapmak istemiyordu. Cumartesi günleri bir insan nasıl hiçbir şey yapmak istemez değil mi? Yüzümü yıkayıp saçımı topuz yapar yapmaz aşağı indim. Koridordan geçerken boy aynasında pijamalarımla kendimi inceledim. Canım hiç bir şey yapmak istemiyordu ama keyfim yerindeydi. Bu da ayrı bir ironi tabi.           Dikkatimi birden masanın üzerinde duran ev telefonu çekti.

Bugün -keyfim yerindeyken- şansımı deneyip dede mi aramalı mıydım?                                                           Kontrolüm dışında elim telefona gitti. Altındaki notta yazan numarayı çevirdim. Telefon belki bir kaç kere çalmıştı. Tam kapatacağım sırada telefonun arkasından yaşlı ama bir o kadar da gür bir ses duydum.

-Alo?                                                                                                                                                                                                      

Bir an gerçekten nefes alışverişimi kontrol edemedim. Neden bu kadar heyecanlandığıma da anlam veremiyordum. Sonuçta hiç yüzünü görmediğim, adı geçince konusu hemen kapanan bir adamdı şuan konuştuğum.. 

Tekrar arkadan;

-Alo?

-Alo dede?

-Kızım Nur, sen misin?

Nur kimdi? Dede diyince aklına o geldiğine göre teyzemin kızı olabilirdi.

-Hayır, Vera ben.

Bu sefer susma sırası ondaydı. Tanımaya mı çalışıyordu yoksa konuşmakla konuşmamak arasında gidip geliyor muydu emin değildim. Belkide o da annemi hayatından çıkarmıştı ve iki tane daha torunu olduğunu bilmiyordu.

-Dede orada mısın?

-Buradayım, buyrun?

-Vaktin varsa, biraz konuşmak istiyorum seninle.

Buz AdamWhere stories live. Discover now