Buz Adam -40-

3.6K 150 5
                                    

Ev darmadağındı. Okuldan eve yorgun geldiğim yetmiyormuş gibi bir de evi toplama, düzenleme işi de bana kalıyordu. Abim koltukta oturmuş çizgi film izliyordu. (Küçüklükten beri hep böyleydi, onun bu özelliğini çok seviyordum) Evin dağınık olmasına sinirlenmeyi bir kenara bırakıp okul halimle abimin yanına uzandım, sarıldım. Saçlarımı okşayıp öptü. 

-Özlemişim kız seninle şöyle televizyon izlemeyi.

-Artık hiçbir şeyin tadını alamaz olduk değil mi abi?

-Aynen öyle patates.

-Neden uzaksın peki?

-Sana mı? Uzak değilim ki.

-Hayır. Teyzeme, dedeme.

Çok derinden bir iç çekti.

-Ben henüz hazır olduğumu sanmıyorum. 

-Yani o zaman bugün ki yemek davetine de yalnız gidiyorum öyle mi?

-Biraz öyle oluyor sanırım.

Gözlerinin içine baktım. Abim gerçekten de çaresiz gibiydi, zorlamayacaktım.

-Abi, ne zaman istersen bir ailemiz olduğunu hatırlamana yardımcı olacağım. Çünkü ben yalnız kalmak istemiyorum abi. Bir gün seni de kaybedersem kimsem olmayacak. Ben tek devam edemem.

-Biliyorum ama ben seni bırakmam Vera..  Deden bugün bir mektup getirdi. İçinde belkide hislerimi yumuşatacak şeyler yazıyormuş. Okumamı söyledi. Başta istemiyordum. Yani sen bir önceki cümleni kurana kadar okumayacaktım, sırf senin için bunu yapacağım.

Kocaman bir öpücük kondurdum yanaklarına.

-İyi madem, ben hazırlanıyorum.

Odama çıkmak için merdivenleri üçer beşer çıktım. Daha vakit vardı ama yine de heyecanımdan yerimde duramıyordum. Giyeceğim şeyleri ayarlamaya çalışırken bin bir türlü kombinin içinden çıkamıyordum. Giyip giyip kaç kere abimin yanına gidip fikrini sorduğumu hatırlamıyorum bile. En sonunda kırmızı tişörtümle altına buz mavisi yırtık kotumu giymeye karar verdim ve bir köşeye giyeceklerimi koydum. Belki Nur'a da bir kitap götürebilirdim. Ona en sevdiğim kitaplarımdan birini verecektim; ''Aynı yıldızın altında''..

Hüngür hüngür ağladığım tek kitaptı. Belki Nur'unda hoşuna giderdi. En azından aramızda ortak olan bir şey olurdu. Ona kendimden olan bir şey hediye edebilirdim. Güzel fikir olacağını düşünerek siyah sırt çantama onu da ekledim. Banyoya girip saçlarımı yıkadım, dişlerimi fırçaladım. Odama geri döndüğümde saçlarımı kuruladım ve iki yandan küçük tutamlar alarak ortada topladım. Mutfağa inip birşeyler yemek istiyordum ama teyzem zaten yemeğe çağırmıştı, karnımı doyurmamalıydım. 

Saatte epey olmuştu artık. Çıkarıp köşeye koyduğum kıyafetlerimi giydim. Annemin odasına giderek o her zaman ki parfümünü bu seferde ben üstüme sıktım. Takılarını koyduğu kutudan bir yüzüğünü aldım, bunu da teyzeme verirdim. En azından annemden bir hatıra bulundururdu yanında. 

O sırada teyzem evin adresini mesaj attı, yabancısı değildim bu adresin ama uzaktı işte.

Karan'ı  aradım. Açar açmaz ''Beklemekten ağaç oldum'' dedi. Oysa saat daha 18:35'di. Ben evden 7 gibi çıkarım demiştim. Erken aramamın sebebi de geç kalmamasıydı, çoktan gelmişti. Çantamı kaptığım gibi kapıya koştum. Tam açmıştım ki abim içeriden bağırdı:

-Bari bir öpücük verseydin. Ya açlıktan çürürse bu yakışıklı abin burada?!

Koşarak oturma odasına gittim. Abimi çarçabuk öptüm.

Buz AdamWhere stories live. Discover now