Buz Adam -60-

2.8K 119 2
                                    

Tam da tahmin ettiğim gibi! Uyandım işte, bugün yeni bir gün. Dün uyanmamayı dileyerek de yatmış olsam öldürmeyen Allah öldürmüyor işte. Hatta Nur daha gözlerimi tam açamamış olamam rağmen başımda dikiliyordu. 

-Kalk Vera bugün harika bir gün ama akşam oldu, ölü gibi yatıyorsun be!

Uykumun arasında bile bu kızın bazen nasıl bu kadar salak olabildiğini düşünüyordum. Neredeyse hiç uyumuyor, uyusa bile kalkıp ilk işi buymuş gibi ''Viri bigin hiriki bir gin'' diyor! Hayır yani bunu nereden anladın kızım sen?

-Bugün harika bir gün değil mi? Bence değil!

-İyi sen bilirsin! O zaman lunaparka ben ve Anıl gideriz.

-Gidin yeter ki beni rahat bırakın, uyuyayım!

-Ve tabi birde Karan.

Son cümlesinden sonra gözlerimi nasıl açtığımı bilmiyordum. Karan ve lunapark! Bunlar birbirine en uzak olan iki kelimeydi ve Nur bunları bir arada kullanmıştı. Yataktan öyle bir hızla fırladım ki Nur buna dakikalarca güldü. 

-Karan ne alaka ya?

O an katıla katıla gülmeyi kesmiş olsa da hala sırıtıyordu. 

-Dün anlattıkların kafama takıldı ve bende bugün sabah uyanınca senin telefonundan Karan'a mesaj attım. Tabi bu saatte uyanacağını tahmin etmediğim için erken bir saat vermiştim. Sonra bu mükemmel zeka kuzenin senin camış gibi yatacağını anlayıp akşam 21:00 için tekrar plan yaptı. Bu hem benim onunla aramdaki parmaklıkları kırmaya adımdı hem de o ölmeden önce güzel bir şeyler yapardınız. Harika değil mi?

''Bir daha ölüm ve Karan kelimelerini aynı cümlede kullanma!'' diyerek kükredim. ''Hem Karan kabul etti mi?''

-Hemde mesajı yollar yollamaz. 

Karan'ın dünden sonra eve kapanacağını düşünmüştüm ne yalan söyleyeyim ama aksini duymak beni mutlu etmişti. 

''Ee hadi teyzemden izin alalım'' dedim yerimde duramadığım bir neşeyle.

-Fırsatçı kuzen! Önce bi yüzünü yıka ayrıca annemler dedemin kontrolüne gittiler. Kahvaltı içinde oldukça geç, yolda bir kaç poğaçayla karnını doyurursun zaten akşam oldu yürü. 

Saat kaçtı hiç bir fikrim yoktu ama gidip duvardaki saate baktığımda saatin tam 20:35 olduğunu gördüm! Gerçekten de aşırı derece de uyumuştum. Nasıl hazırlandığımı bilmiyorum. Öyle mutluydum ki. Gerçekten Karan'ın böyle bir şeyi kabul edeceğini düşünmemiştim. Herşey belki de iyi gider olmuştu olamaz mı? Belki artık hayat birazda benim istediğim gibi şekillenecekti? Hemen elimi yüzümü yıkadım, dişlerim fırçaladım ve kurcalamaktan bir hal olduğum dolabımdan son anda beyaz şortumu ve üzerine siyah tişörtümü çıkarıp üstüme geçirdim. Saçlarımı belik ördüm. Dudağıma da belli belirsiz bir ruj sürdüm. Ben çoktan hazırdım bile hemde hiç olmadığım kadar. İçimden bir ses bugünün çok güzel geçeceğini söylüyordu! 

Nur'la evden çıkıp alt caddede yürüyorduk. Evin biraz ilerisinde ki ve aynı zamanda yol üzerindeki pastaneden poğaça aldık. Nur sadece bir taneyle doyacağını söylemişti ama ben kendi adıma bu kadar emin değildim onun için garanti olsun diye üç tane almıştım. Yolda yiyerek giderken Anıl ve Karan'la da Beşiktaş'da ki sahilde buluşacağımızı öğrendim. 

Onlara yaklaştığımızda Nur elindeki poğaçasını bitirmiş bende son lokmalarımı ağzıma tıkıyordum. Yanağım şişmiş, poğaçayı yutmaya çalışırken Karan bana gülerek bakıyordu. Herkes selamlaşırken bu sefer Karan'a ilk adımı Nur atmıştı. Ona elini uzatıp günaydın dileklerini sunarken Karan biraz şaşkındı. ''Ne oldu buna?'' dercesine bana baktı ama ben hala son lokmayı yutmakla uğraşıyordum. Gülerek önüne döndüğünde ''Tosuncuksun işte'' dediğini duydum. 
Biraz yürüdükten sonra ilerde ki taksi durağından bir taksiye bindik. Öne Anıl oturmuştu. Arkaya Karan, ben ve Nur.

Buz AdamWhere stories live. Discover now