Bölüm 23

3.9K 206 37
                                    

Kalp öyle mi? Bende verecek bir kalp yoktu. Ama bunu dillendirecek değildim. Bana yeniden sarılırken hiçbir şey söylememiştim. Çünkü tek bir kelimeye bile dilim varmıyordu.

Duş aldıktan sonra salonda kahve içiyorduk. İçimde fırtınalar kopuyordu. O fırtınalarda iplerini koparan gemilerimi kaybediyordum yavaş yavaş. Bu şekilde devam edemezdim. Yüzleşmeliydim. Onu görmeliydim. Belki de tamamen bitmeliydi bu çarpık ilişki.

-"Yarın kaçta geleyim?" diye soran Tony'e anlamsızca baktım. "Ajansa diyorum, kaçta geleyim?"

-"Dokuzda"

-"Tamam. Artık gitsem iyi olacak. Sen de dinlen"

-"Olur"

Bir an yüzüme boş boş baktı. Sonra zoraki gülümsedi ve ayağa kalktı. Yeniden çantaya dönüştürdüğü portatif masasını aldı ve kapıya yöneldi. Ceketini giydi. Hiç sesimi çıkarmadan ona kapıda eşlik ediyordum. Dışarı adımını attıktan sonra son kez dönüp bana baktı.

-"İyi geceler Gervase"

-"Sana da"

Yine zoraki gülümsedi ve başı eğik uzaklaştı. Ona 'kal' dememi beklemişti belki de. Ama diyemezdim. Bunun güvenle filan da ilgisi yoktu üstelik. Christian' da hissettiğim kuşkuyu onda hissetmiyordum. Aşırı özgüvenli olmasına rağmen saf bir gençti. Ama istediğim kişi değildi. Belki de biraz düşününce, onunla olabilirdim. Leon'a verdiğim kadar değer vermediğim için onu incitmek bana koymazdı bu kadar. 'Doğru ya. Leon da kendisini mutlu edecek başka biriyle olur' İçimden geçirdiklerim canımı yaksa da kapıyı açtım ve dışarı fırladım.

-"Tony!"

Ama etrafta kimse yoktu. Çoktan gitmişti. Ümitsizce evime geri döndüm. Direk yatak odasına yöneldim ve kendimi yatağa bıraktım.

Ertesi gün sabah gözümü zor açtım. Saat neredeyse ondu ve ben hala yataktaydım. Hızla kalkıp giyindim. Ajansın yolunu tuttum. İçmediğim halde akşamdan kalmaydım ve beynim çatlıyordu ağrıdan. Odama girdiğimde Tony masamdaki evraklarla ilgileniyordu. Kafasını kaldırıp bana baktı.

-"Günaydın"

-"Günaydın" Masamdan kalktı. "Çayınızı hemen getiriyorum"

-"Tamam"

Çayı getirdikten sonra iş dışında hiçbir şeyden bahsetmedik. İşlerle ilgilendiğimiz süre boyunca göz temasına girmiyordu benimle. Burukluğunu bariz hissedebiliyordum. Ama hiç tepki vermedim. Öğleden sonra Candy Man' e geçtiğimizde de durum aynıydı. Masama geçer geçmez Garry' nin ofisini aradım.

-"Efendim?"

-"Odama gelir misin?"

-"Hemen geliyorum"

Sesinden anladığım kadarıyla hala bozuk atıyordu. Masamı düzeltmeye girişen Tony' nin elini tuttum.

-"Bana biraz müsaade eder misin? Kardeşimle halletmem gereken bir mesele var"

Ancak elini tuttuğumda gözlerime bakmıştı. Ona gülümsemeye çalıştım.

-"Tabi, emredersiniz"

-"Teşekkür ederim."

Tony dışarı çıkarken Garry ile kapıda çarpıştılar.

-"Af edersiniz"

-"Önüne baksana"

Garry ona ters ters bakarak içeri girdi ve kapıyı kapattı.

-"Seni dinliyorum" derken kaşları çatıktı.

-"Leon' un nerde olduğunu öğrenmek istiyorum. Onunla konuşmam gerek."

-"Üzgünüm. Ona sana söylemeyeceğime dair söz verdim."

-"Garry... Sabrımı taşırma. Onunla konuşmam gerekiyor"

Garry yüzüme kötü kötü bakmaya devam etti ve kafasını sağa sola salladı.

-"Onu terk edeceksin değil mi?"

-"Garry... Adres."

-"Vermiyorum" dedi ve kapıya yöneldi. Ayağa fırlayıp bilediğini yakaladım.

-"Hemen o siktiğimin adresini veriyorsun!"

-"Hayır!"

-"Garry!" Yüzünü sıkarak onu duvara bastırdım. Gözlerini sımsıkı yumdu. "Hiçbir şeyden anladığın yok!" Onu hırsla bıraktım ve birkaç adım geriledim. "Onu üzmekten başka bir şey yapmıyorum. Anlamıyor musun? Onu hak etmiyorum. Saf ve temiz sevgisini hak etmeyecek kadar pislik bir adamım ben." Gözlerim doldu. Kaşlarım çatık, küfredercesine konuşmaya devam ettim. "Verdiğim sözü bile tutamıyorum. Tutamadım. Çünkü ben buyum. İki paralık bir adamım. Anlıyor musun? Ona bunu yapamam. Yapmamalıyım. Buna hakkım yok."

-"Ondan vaz mı geçiyorsun yani? Bu mu?"

Yüzümü çevirdim ve yumruklarımı sıktım. O, vazgeçmek istediğim en son kişiydi. Ne şakadan, ne espriden, ne iltifattan, ne aşktan hiçbir halt anlamasa da, ifadesiz bir suratla dolaşsa ve kolayca her şeye inanacak kadar saf bir salak olsa da onu deliler gibi seviyordum. Yaşlar yanaklarımdan süzülürken Garry bana doğru bir adım attı ve yakamı tuttu.

-"Onu sevmediğini söyleyemezsin. Şu haline bir bak!"

-"Ama vazgeçmeliyim. Şimdi adresi ver"

-"Gerek yok. Leon bu akşam dönüyor. İş çıkışı uğrarsan onu evinde bulursun"

Yakamı bıraktı ve çıkıp gitti. Demek dönüyordu. Öyleyse yüzleşme vaktiydi. Gözyaşlarımı kurulayıp masama geçtim. Tony ve Alejandro kapıyı tıklatıp içeri girdiler.

-"Al?" Şaşkın halde Alejandro' ya bakıyordum.

-"Bağrışmalarınızı duydum. İyi misiniz?"

-"Evet iyiyim."

Yanıma yaklaştı ve hep yaptığı gibi dudaklarıma kapandı. Yüzümü okşadı.

-"Sizin için endişelendim."

-"Çok naziksin. Ama her şey yolunda"

-"O zaman ben işime döneyim. Çekimim var."

-"Kolay gelsin."

-"Teşekkürler"

Bir öpücük daha alıp gülümseyerek odadan çıkarken Tony yerine çivilenmiş halde ayakta dikiliyordu. Suratı kulaklarına kadar kıpkırmızıydı. Yumruğunu sıkmıştı. Kaşlarını çatarak gözlerimin içine baktı.

-"O herif de kim?"

Tek kaşımı kaldırarak geriye yaslandım. Bana hesap mı soruyordu? Yan yan sırıttım.

-"O herif, Alejandro Juan Miguel Martinez. Metreslerimden sadece biri"

 Metreslerimden sadece biri"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Candy Man IIWhere stories live. Discover now