Bölüm 35

3.2K 194 60
                                    

Leon ile beraber sofada oturuyorduk. İkimizde yere bakıyorduk. Sessizdik. Ne kadar süre öyle sessizce oturduk bilmiyordum. Sessizliği bozan Leon olmuştu.

-"Seni seviyorum."

-"Ama ben sevmemen gereken biriyim. Bunun sende farkındasın."

-"Artık çok geç. Duyguların geri dönüşü olmazmış"

Cümlesi istemsizce gülümsememe neden oldu. Hep varsayımlar üzerine konuşuyordu. Çünkü hayata dair hiçbir fikri yoktu.

-"Bu kez açık konuşacağım Leon. Beni iyi dinle." Derin bir nefes çektim. Sehpanın üzerindeki devrilmiş viski şişesini elime aldım ve bardağımı doldurdum. Bir yudum çekip sözlerime devam ettim. "Seninle ilk tanıştığım zamanlarda kendime bir söz vermiştim. Seni ne pahasına olursa olsun koruyacak ve kollayacaktım. Kimsenin seni incitmesine ve sana zarar vermesine izin vermeyecektim. Çünkü sana sahip çıkacak bir ailen yoktu ve ben... Kendimi ailenmişçesine sorumlu saydım."

-"Gervase..."

Dönüp yüzüne baktım. Bana gülümsedi. Yüzümü çevirdim.

-"Ama sonradan fark ettim ki, seni en çok korumam gereken kişi aslında benim."

-"Neden?"

-"Çünkü bana aşıksın ve ben seni üzerim. Daha önce de üzdüğüm gibi."

-"Daha önce mi?"

-"Andre ile sevişmemden bahsediyorum. Seninle olmam başkalarıyla yatmamı engellemiyor. Seni ne kadar..." Söyleyeceğim şeyin onun üzerindeki tesirini düşünerek konuşmam gerekiyordu. Kelimelerimi iyi seçmeliydim. "... önemsesem de, bunu frenleyemiyorum ve açıkçası frenlemek de istemiyorum. Çünkü böyle bir hayat yaşamaya alışkınım. Bu zamana kadar hiç tek bir kişiye bağlı kalmadım ve kalabileceğimi de sanmıyorum. O yüzden benimle olmanı istemiyorum. Ben sana göre değilim"

Leon bir süre hiç cevap vermedi. Sonra sesi titreyerek konuştu.

-"Ben başkalarıyla da olsan seninle olmak istiyorum." Dönüp yüzüne baktım.

-"Leon... Bu seni incitir, kırar ve benden nefret edersin. Benden nefret etmendense, benimle olmayıp bana saygı duymaya devam etmeni tercih ederim."

-"Hayır. Ben seni istiyorum"

-"Neden ben? Niye bu kadar inat ediyorsun?"

-"Çünkü sana aşığım. Çünkü sen benim bu hayatta sahip olduğum tek insansın. Kendin de söyledin. Ailemsin."

-"Hayatında başka insanlar da olabilir. Tek olmak zorunda değil. Ben yine senin ailen olarak kalırım."

-"Bu söylediğine kendin inanıyor musun?" Yaşlı gözleri gözlerime kilitlenmişken, yüzümü çevirdim. "Az evvel beni kolumdan tutup 'o benim' diyerek sen getirmedin mi?"

-"Garry' nin senin yaralı halinden faydalanmaya çalıştığını sandım. O yüzden getirdim" diyerek yere bakmaya devam ettim.

-"Kendini kandırıyorsun. Bana nasıl sarıldığını gördüm, hissettim. Bırak seni seveyim. Hayatımda başkasını istemiyorum ben. Kimle istersen ol. Söz ses etmeyeceğim ve senden 'sadece benim ol' talebinde bulunmayacağım bir daha. Yemin ederim... Yeter ki beni bir köşede terk edilmişliğe itme. Çünkü onun acısı hiçbir şeye benzemiyor. Yıllarca yaşadım o acıyı ve yeniden yaşayacak gücüm yok"

-"Leon..."

Ağlaması şiddetlenince kolumu ona sardım. Bana sarılıp ağlamaya devam etti. Başını göğsüme yasladı. Saçlarını koklayıp, okşadım. Eğer bu haliyle de ona acı veriyorsam ne yapmalıydım? Ondan kaçtıkça da üzüyordum, onunla olmak istedikçe de. Peki, çözümü neydi?

Dakikalar sonra Leon sakinleşmişti. Garry de elinde buz torbasıyla sofanın birinde oturuyordu. Kafası şişmişti. Bense içmeye devam ediyordum.

-"Ben artık gideyim. Geç oldu" diyerek ayaklanan Leon' un bileğini tuttum.

-"Hiçbir yere gidemezsin bu saatte. Vakit oldukça geç. Sokaklar ıssızdır. Burada kal"

-"Size rahatsızlık vermek istemem. Yeterince sorun oldum bu akşam. Özür dilerim her şey için"

Kapıya yöneldi.

-"Aaaaah Leoooon. Saçmalama. Aaaah" Garry de arkasından bağırdı. Bir yandan da inliyordu.

-"Leon!"

Arkasından kapıya gittim. Kapıyı açmışken kolunu yakaladım. Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.

-"Kal dedim"

Gözlerimin içine baktı. Hem mahcup, hem umut doluydu bakışları. Kapıyı kapatmayınca, ben elimi yaslayarak itip kapadım. Onu kolundan tutup yatak odama sürükledim.

-"Geç uzan. Yorulmuş olmalısın" diyerek odamın kapısını kapayıp, arkasına yaslandım ve Leon' un kolunu bıraktım.

-"Sizinle mi uyuyacağım efendim?"

Başı eğikti. Yeniden bana 'siz' demeye başlamıştı. Aslında bu şekilde hitap etmesini daha çok sevsem de, aramızdaki yakınlaşmadan sonra bu hitabın aramıza duvar örmek anlamına geldiğini biliyordum. Şuan bu, canımı da yakıyordu. Belki de inat etmeyi bırakmıştı. Belki buruk hissettiği içindi. Ya da yeni bir taktik deniyordu.

-"Evet, tabi ki beraber uyuyacağız. O ahmak kafası şiştiği için bu gece uyuyamaz. Seni onunla aynı odada bırakacağımı düşünmüyorsun herhalde. Geç hadi."

Üzerimdekinden kurtulup yatağa uzandım. Yanıma ürkekçe uzandı. Bana doğru döndü. Ben ise sırt üstü yatıyor, tavanı izliyordum.

-"Bay Rosswald? Ayınız var mı?"

-"Hayır yok. Neden?"

-"Ben bir şeylere sarılmadan uyuyamam da."

-"Benden âlâ ayı mı var. Bana sarıl" diyerek sırıttım ve ona dönmek istedim. Bacağımı ona doğru attığımda, fazla ileri attım ve dizim bacak arasına değdi.

-"Ah..."

Candy Man IIWhere stories live. Discover now