Bölüm 45

2.6K 172 24
                                    


Leon

'Seninle konuşmam gereken şeyler var. Yarın iş çıkışında sana atacağım adrese gelir misin? Önemli. Not: Bundan kimseye bahsetme. Özellikle patronuna'

-"Ne oldu? Kimden mesaj?"

-"Bay Leighton' dan."

-"Ne istiyormuş?"

-"Konuşmak. Detay vermemiş ve sana söylemememi istemiş"

Gervase gülümsedi.

-"Saklamadığın için teşekkür ederim, bebeğim"

-"Senden hiçbir şey saklamak istemiyorum. Sen de benden saklama"

Yanağımı öptü. O dokununca sürekli içim bir tuhaf oluyordu ve mutluluk patlaması yaşıyordum. Ellerini hiç üzerimden çekmesin istiyordum. Bedeninin ısısını hissetmek istiyordum. Şefkatini, sevgisini tatmak, kollarında kaybolmak istiyordum.

-"Ben artık gideyim" diyerek ayaklandığımda kolumu tutup sıktı. Kaşlarını çattı.

-"Nereye?"

-"Geç oldu. Yarın iş var. Dinlenmelisin sen de."

-"Sana nereye dedim?"

-"Evime"

-"Hayır. Hiçbir yere gidemezsin. Uykun geldiyse gitmen gereken yer yatak odası."

-"Rahatsızlık vermeyeyim"

-"Of Leoooon"

Beni kolumdan çekerek salondan, yatak odasına doğru sürükledi. Benden sıkılsın istemiyordum. O yüzden onunla çok zaman geçirmeye korkuyordum. Benden bıkarsa ve beni terk ederse yaşayamazdım.

Birlikte yatağa geçip uzandık. Bana arkamdan sımsıkı sarıldı. 'Beni hep böyle sar. Hiç bırakma olur mu?' diye iç geçirerek gözlerimi kapattım.

...

Elimde çay fincanı stüdyoya ilerliyordum. Takım elbise firmasından katalog ve afiş çekimleri için gelmişlerdi. Tanrım... Sanki sevgilimi yüz kişi ile paylaşmak zorunda değilmişim gibi bir yüz kişi daha çıkacaktı. Ona dokunan her el, dudaklarına değen her dudak beni milyonlarca parçaya bölüyordu. Düşündükçe öyle canım yanıyordu ki... Belki de ben ona yetemiyordum ve bu yüzden başkalarına da gidiyordu. Tony Leighton' a gittiği gibi... Onu gölgemle bile paylaşmak istemiyordum aslında. Beni bırakmaması için boyun eğiyordum. Kime giderse gitsin, kiminle olursa olsun döneceği yer ben olduktan sonra gerisi önemsiz olmalıydı. Ama önemsememek mümkün değildi.

Stüdyodan içeri girdiğimde onu soyduran bir kadını görmemle olduğum yere çivilendim. Üzerini değiştiriyordu. Hızla yanlarına yanaştım. Elimdeki fincanı makyaj masasına bırakıp, kadını ittirdim.

-"Çayınızı buraya bırakıyorum Bay Rosswald. Ah, izninizle bu benim görevim"

-"Ne? Ah, hey!"

Gervase sırıttı. Gömleğini sırtına geçirirken kadın şikâyet etmeye başladı.

-"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Bay Rosswald' a ben eşlik ediyorum"

-"Hayır. Onun asistanı benim" dedim ifadesiz tutmaya özen gösterdiğim suratımla. Kadın ellerimi ittirmeye kalkınca Gervase kadını engelledi.

-"Yardımınıza ihtiyacım yok. Leon halleder. Teşekkür ederim. İzninizle"

-"Pekâlâ. Siz bilirsiniz" diyerek ve pis bakışlar atarak uzaklaştı kadın.

Düğmeleri ilikleyince kravatını boynuna geçirdim ve onu kendime çektim. Elini belime sardı. Yüzüme hafifçe eğildi.

-"Kıskançlık yaptığında, seni herkesin içinde delicesine öpmek istiyorum bebeğim" diye fısıldadı ve hızlıca burnumu öptü. Hemen başını geri kaldırdı. Söylediği yüreğimi hoplatsa da ona cevap vermeden kravatını bağlayıp ceketini de giydirdim.

-"Evet, sizi şöyle alalım" diyerek fotoğrafçı onu platforma götürdü.

Çekimler yapılıyor, arada makyöz terini alıp yeniden pudra sürüyordu. Sanki yıllardır bu işi yapıyormuşçasına ciddi ve profesyonel bakışlar atıyor, pozlar veriyordu. O kadar karizmatik, yakışıklı ve seksi görünüyordu ki onu izlerken yanaklarım ısınmaya başlamıştı. Ona her baktığımda yeniden aşık oluyordum.

Çekimler bittiğinde bana eliyle yanına gitmemi işaret etti. Yaklaştım. Stüdyo neredeyse boşalmıştı. Gülümseyerek elini cebime uzattı ve telefonumu çıkardı.

-"Gel buraya" Beni yanına çekip, kolunu belime sardı ve telefonun kamerasını açıp havaya kaldırdı. Başını başıma yasladı. "Gülümse" Dediğini yapıp gülümseyerek kameraya baktım. Çektikten sonra beni bıraktı ve ekrana baktı. "Oldukça fiyakalı çıkmışız. Bunu bana da gönder" diyerek göz kırptı.

-"Emredersiniz"

...

Ofisine geri dönüp işlerle ilgilendik. Öğle yemeğinde ve öğleden sonra da günlük rutinlerimize devam ettik. Huzursuzdum. İş çıkışında beni neyin beklediğini bilmiyordum ve bu bilinmezlik beni biraz endişelendiriyordu. Ceketlerimizi giyerken Gervase elini yüzüme attı.

-"Neyin var senin?"

-"Bir şey yok efendim. İyiyim"

-"Tony ile buluşacağın için mi böylesin?" Ondan da bir şey kaçmıyordu.

-"Hayır. İyiyim"

-"Peki. Seninle gelmemi ister misin?"

-"Hayır. Bay Leighton benimle özel olarak konuşmak istiyor. Sizinle gidemem. Hem gerek yok."

-"Sonrasında bana gel. Detayları dinlemek istiyorum"

-"Emredersiniz"

-"Kes şöyle demeyi. Mesai bitti" diyerek dudaklarımı nazikçe öptü. Elimi yüzüne attım. Elimi tutup avuçları arasına aldı ve öptü. "Seni bekleyeceğim. Gecikme"

-"Tamam"

Beraber şirketten çıkıp farklı araçlara bindik. Taksiciye, gündüz ofiste çalışırken Bay Leighton' un bana attığı adresi verdim. Sokak lambalarının aydınlattığı karanlık sokaklarda ilerlerken endişem artıyordu. 

Sakin kalmaya çalışarak taksiden inip apartmana girdim. Merdivenleri tırmanırken ellerim titriyordu. Derin derin nefes alarak bahsi geçen dairenin önüne geldim. Kapıyı üç kez çaldım. Geçen gece sevdiğim adamı benden çalmış olan aşağılık adam kapıyı gülümseyerek açtı.

-"Hoş geldin"


(Y.N: Gece yarısında bölüm yok efenim. Bölümü yarın akşam saatlerinde atacağım. Bilgilerinize... İyi pazarlar...)

Candy Man IIWhere stories live. Discover now