Bölüm 24

3.4K 201 47
                                    

Tony'nin ağzı bir karış açık kalmıştı. Sonra gözlerini kırpıştırıp yutkundu. Yavaşça koltuğa çöktü.

-"Benim gibi birinin hayatında tek bir kişi olacağını düşünmüyordun herhalde" dedim alaycı bir tavırla. "Hem sen videoların hepsini izlediğini söylemiştin. Öyle değil mi? Onu tanıyor olman gerek."

-"Ben 'kim' derken o manada söylememiştim. Neyse. Boş verin. Ben aldım cevabımı."

-"O halde işimize dönelim."

-"Emredersiniz"

Alejandro vakasından sonra Tony tamamen paramparçaydı. Bana zor tahammül ettiğini gözlerinden anlıyordum. Her an ağlamaya hazırdı. Bu yüzden işinin bittiğini söyleyerek erkenden göndermiştim. Sürekli saate bakıyordum. Nihayet çıkış saati geldiğinde telaşlıydım.

Eve gidip duş aldım ve kıyafetlerimi değiştirdim. Özenle tıraş oldum. Aynanın karşısında saçımı başımı nizama soktuktan sonra döküldüm yollara. Hiç olmadığı kadar yavaş kullanıyordum arabamı. Bir yandan söyleyeceklerimi toparlamaya çalışıyordum kafamda.

Nihayet evinin önüne geldiğimde yanan ışıkları görmemle kalbim deli gibi atmaya başladı. Stres mi, heyecan mı anlam veremedim. Arabayı park edip, bahçeye adımımı attım. Ellerim bile titriyordu. Derin bir iç çekerek kapıyı çaldım. Adım seslerini duydukça kalbim daha da hızlandı. Şuraya, paspasın üzerine yıkılıverecektim neredeyse. Kapıyı açtığında yüzü hiç de şaşırmışa benzemiyordu. Garry haber vermiş olmalıydı.

-"Merhaba" derken bile dudaklarım titriyordu. Ama o boş boş yüzüme bakıyordu.

-"Hoş geldiniz" İşte yine yapıyordu. Yine ötekileştirmişti beni. Yine set çekmişti aramıza. "Buyurun" diyerek kapıyı ardına kadar açtı. Titremem geçti ve tamamen hayal kırıklığı içinde içeri girdim. Boynuma atlayıp bana sımsıkı sarılmasını ummuştum. 'İyi ki geldin. Seni çok özledim' demesini... Beyhude...

Uzun sofaya oturup yere bakmaya başladım. Yanıma oturmak yerine berjerlerden birine oturdu. Herhangi bir şey demesini bekleyerek sustum. Bir süre boyunca hiç konuşmadık. Dönüp ona baktığımda o da yere bakıyordu. Güzel yüzüne bakınca dolan gözlerime küfrettim içimden.

-"Bir şey söyle..." dedim boğazım düğümlenirken. Sesimin titremesini bastırmaya çalıştım.

-"Bir şey içer misiniz?"

-"Başka bir şey söyle! Bağır, çağır!" Feveran ederken gözlerimi kontrol edemez olmuştum. "İşte sen busun de! Senden nefret ediyorum de! Ama susma..." Ellerimi ensemde birleştirip başımı eğdim ve sessizce ağladım. Gittiğinde onu suçluyordum oysa ama şimdi... Dünya üzerime çökmüşçesine eziliyordum suçluluk duygumun altında.

Hiçbir şey söylemedi. Başımı çevirip ona baktığımda ellerini dizlerinin arasına sıkıştırıp iyice büzüştüğünü gördüm. O da ağlıyordu.

-"Neden haber bile vermeden çekip gittin? Aklımı kaçırmak üzereydim, lanet olsun..." Sesim fısıltı gibiydi.

-"Ö-Özür dilerim..." Hıçkırdı.

İçim öyle acıdı ki... Kalkıp ona delicesine sarılmak göğsüme bastırmak istedim. Peki, neden tutuyordum kendimi? Onu düşünmeden bir an bile geçirmemiştim yokluğunda. Kimseye dokunamamıştım bile. Tony ile yatarken de onun hayaliyle sevişmiştim. Bu kadar çok istiyordum onu. Ama aynı şiddetle de incitmekten korkuyor ve incitiyordum.

-"Leon... Biz birlikte olmamalıyız."

-"Neden?" O an kafasını kaldırıp yüzüme bakabildi.

-"Gördüğün gibi ben verdiğim sözü bile tutamıyorum. Seni üzerim Leon. Sana göre değilim ben. Tek bir kişiye bağlı kalamıyorum. Özür dilerim her şey için. Affet beni."

Ayağa kalkıp dış kapıya yöneldim. Hızla arkamdan bana sarıldı.

-"GİTME! Ne olur... Gitme... Yalvarırım..." Ağlamaklı sesi deşti beni. Kollarını içim daha da acıyarak ittirdim. Kapıyı açtım. "Gervase..." Bahçeye doğru yürümeye başladım. "Beni bırakma... Lütfen..." Sesi hıçkırıklarına karışırken bahçe kapısına elimi uzattım. Yumruğumu sıktım. Omzumun üzerinden ona baktım. Ellerini karnına sarmıştı ve sarsılarak ağlıyordu. Kapıyı açıp bir daha arkama bakmadan çıktım. Arabaya binip son sürat oradan uzaklaştım.

Çektim Elbe'nin kenarına, çıktım dayandım kaputa. Gözlerimi kapatarak gökyüzüne kaldırdım başımı. Hayatımda güçlü duygular beslediğim tek insanı da böylece kaybetmiştim. Hem de kendi ellerimle. Garry haklıydı. İlişkiye dair asıl benim hiçbir fikrim yoktu gerçekte. Kaybedeceğimi de söylemişti. Ama ben dinlememiştim. Tıkamıştım kulaklarımı kendi sesimden başka her sese. Dizginleyemediğim benliğim zincirlemişti beni bu mateme. Alnıma damlayan su ile gözlerimi açtım. Aniden yağmur bastırdı ve Leon' un acı hıçkırıkları zihnimde yankılandı. Sonradan daha çok üzülmesindense şimdi üzülmeliydi. Ben de kaldığım yerden devam etmeliydim saçma sapan, sözde Candy Man'lerle dolu, ama tatsız hayatıma... Bu karmaşaya, içinde savrulup durduğum bu girdaba Leon' u da sokup onu daha da dağıtmadan.

Arabaya bindim. Telefonumu çıkarıp rehberde aradığım ismi buldum ve aradım.

-"Alo?"

-"Boş musun?"

-"Evet, elbette."

-"Geliyorum."

Candy Man IIWhere stories live. Discover now