Bölüm 28

3.5K 219 31
                                    

Gervase

Ne söylersem söyleyeyim vazgeçmiyordu. Ateşi göre göre, çıplak ayakla korların üzerine yürüyene ne denirdi ki?

Yemek öyle mi? İçeride sadece yemek yemeyeceğimize emindim. Ben onu kendimden sakınmaya çalıştıkça üzerime geliyordu. Kendimi daha ne kadar dizginleyebilirdim ki?

-"Spora gideceğim. Sonrasında da randevum var. Üzgünüm" dedim.

-"Lütfen... Sadece yarım saat"

Derin bir iç çektim. Kapıyı açıp indi. Benim tarafıma geçip kapımı açtı. Yüzüne baktım. Ürkekti bakışları. Basıp gitmemi istemediği belliydi. Ne yapmalıydım?

Kaçtıkça kovalanacaksam kaçmayacaktım artık. Eğer benden vazgeçmesi için gerçekleri yüzüne vurmam gerekiyorsa, bu saatten sonra vuracaktım da. Aşk bir savaşsa ve o, kaybedeceğini bile bile bana meydan okuyorsa, onu yaralamaktan da artık geri durmayacaktım. Bakışlarımı keskinleştirerek arabadan çıktım. Bahçe kapısını açtı ve bekledi. Arabayı kilitleyip onu takip ettim.

Evine girdik. Salonun ve koridorun ışıklarını yaktı. Salona geçip oturdum. Kravatımı gevşettim. Bir süre orada oturup yanıma gelmesini bekledim ama gelmedi.

-"Leon?"

Seslendiğimde cevap da vermedi. Kalkıp mutfağa yöneldim. Mutfak masasında beyaz parlak bir örtü, üzerinde özenle hazırlanmış servisler, yakılmamış iki şamdan, şarap ve boş kadehler vardı. Tezgâhın üzeri mum doluydu ve hepsi yanıyordu. Bunların hepsini bu kadar kısa zamanda hazırlaması imkânsızdı. Sandalyemi çekip masaya kuruldum. Leon elinde bilgisayarı ile mutfağa geldi. Boş bir sandalyenin üzerine bırakıp müzik açtı. İş kıyafetlerini soymuştu. Saçlarını açmış, bir kısmını kulağının arkasına sıkıştırmıştı. Üzerinde göbeğini açıkta bırakacak kadar kısa bir tişört vardı. Bel kemiklerine oturttuğu düşük bel kotu ile yutkunmama sebep olmuştu. Karşıma geçip oturdu.

-"Tüm bunlar da neyin nesi?" diyerek çatalı elime aldım ve mezelerden tırtıklamaya başladım.

-"Senin için"

Ağzımdakini çiğnerken gözlerine baktım. Bana gözleri kısık bir şekilde bakıyordu. İfadesiz suratından eser yoktu. İçeri ki odada başka bir Leon daha vardı da onunla yer mi değiştirmişti? Bu benim Leon' um olamazdı. Yan yan sırıttım. Şarap şişesinin mantarını açtım ve kadehleri doldurdum. Sporum yalan olacaktı. Ama şuan spor sikimde değildi.

-"Benimle bir şey mi konuşmak istiyordun?" diyerek kadehi dudaklarıma götürdüm.

-"Hayır. Sadece yemek yemek istiyorum"

Mezelerden birine işaret parmağını uzatıp hafifçe sürttü. Parmağına bulaşan mezeyi dilini çıkararak yaladı.

-"Sanırım biraz tuzsuz" diyerek ayaklandı ve raftaki tuzluğa uzandı. Uzanırken daha da kısalan tişörtü karnını tamamen açığa çıkardı. Bir daha yutkundum. Tuzluk elinde yanıma yaklaştı. Tabağımın kenarına ekelerken gözüm sadece açıkta kalan karnındaydı. Sandalyesine geri dönerken, içimde yükselen arzuyu frenlemeye çalışarak bardağımdan büyük bir yudum aldım. O da gözlerime bakarak bir yudum çekti, ardından dudaklarını yaladı. Gözümü dikmiş hiç ayırmadan ona bakıyordum. Çatalı eline alıp, başka bir mezeye daldırdı. Ağzına götürürken meze dudağının kenarına bulaştı. Orta parmağıyla bulaşan mezeyi sildi ve parmağını emdi. Çıldırmama ramak kalmıştı. Nefes alışlarım boğa soluyuşlarına dönemeye başlıyordu. Bakışlarımı kaçırmaya karar verdim ve şarabı fondipledim. Daha ben elimi şişeye uzatmadan aldı. Mantarı açıp yanıma yeniden yaklaştı. Portakal çiçeği gibi kokuyordu bu akşam. İçime işliyordu kokusu. Kadehimi tazelerken burnumun dibindeki karnına bakmamaya çalışıyordum. Yeniden yerine geçti. O yemeğine devam ediyordu ama bende hiç iştah kalmamıştı.

-"Mmmh" İniltisi ile hızla yeniden bakışlarımı ona sabitledim. "Enfes..."

-"Bu yemekleri sen yapmadın değil mi?" dedim sonunda dayanamayarak.

-"Hayır. Bütün gün beraberdik. Bunları hazırlayacak zamanım olmadı."

Tabi ki böyle bir şeyi tek başına düşünmüş de olamazdı. Mutlaka birileri ona çanak tutuyor, fikir veriyordu ve ben, bunu yapabilecek tek bir kişi biliyordum.

-"Doğruyu söyle. Sana bu akılları Garry mi veriyor?"

Beni umursamadan kadehinden bir yudum aldı. Alkol kullanmadığını biliyordum. Peki, o şarabı nasıl içebiliyordu? Kadehin kenarından dışına akan bir damlayı yalaması ile sabrım iyice taştı. Hızla ayağa fırlayıp masanın örtüsünü çektim. Ne varsa yere döküldü. Leon şaşkın bir halde oturmaya devam ediyordu. Yakasından yakalayıp onu masanın üzerine hırsla çektim.

-"Ah!"

Kendime kadar çektiğimde bacaklarını sıkıca tuttum.

-"Doğruyu söyle. Bunların hepsi onun başının altından çıktı, değil mi?"

-"Ne önemi var?"

-"Neden bu kadar inat ediyorsun anlamıyorum."

-"Bunun inat olduğunu mu sanıyorsun?"

-"Ya sen? Bunun aşk olduğunu mu düşünüyorsun?"

-"Daha önce hiç aşık olmadım ama sanırım bu aşk"

-"Yerinde olsaydım bundan vazgeçerdim"

-"İşte bu yüzden benim yerimde olamazsın. Çünkü ben vazgeçmeyeceğim"

-"Öyle mi?"

-"Evet"

Leon kıpırdamadan çektiğim yerde oturuyordu. Cesareti ve kararlılığı beni çok şaşırtsa da hırslanmama neden olmuştu aynı zamanda. Saçlarına yapıştım. Yüzünü yüzüme yaklaştırdım.

-"Bunu sen istedin" diyerek sertçe dudaklarına kapandım.

Candy Man IIWhere stories live. Discover now