MSOM? -34- ❝Paramparça❞

84.6K 4K 2.7K
                                    

-BÖLÜM BİLDİRİMİ ALAMAYANLAR İÇİN TEKRARDAN YAYINLANMIŞTIR.-

Merhaba, ben geldim. Hepinizi çok özledim.

Sınır geçileli çok oldu sanırım. Geçilir geçilmez kısa bir bölüm paylaşmayı düşündüm. Part 1 ve part 2 şeklinde paylaşacaktım. Sonra tamamlama kararı aldım. Nihayet dün bölümü tamamladım. Bugün de düzenlemeyi yapıp yayınlıyorum.

Bu bölüm bir nevi geçiş bölümü kıvamında oldu. O yüzden fazla uzun tutamadım. Normalde 7000 kelimeden fazla yazarken, bu defa 6500 kelime yazdım. Fazla uzatıp sizi sıkmaktan çekindim. Umarım bu bölüm hoşunuza gider.

Bu bölümü, şu anki mükemmel kapağımızı yapan Eylül'e ithaf ediyorum. Bu kapağa kesinlikle aşık oldum. Ellerine sağlık canım. Çoook teşekkür ediyorum.❤❤

@leticiamodi

Multimedya'daki resim koca bir bölümün özeti bence...

Multimedya'ya eklediğim şarkıyı es geçmeyin. Bölümü okuduktan sonra dinlerseniz, şarkının sözlerindeki anlamı idrak edebilirsiniz. Bu şarkı Ecrin'den Barlas'a gelsin... Halil Sezai - Yangın Var.

Bana fazla kızmamanızı umarak, keyifli okumalar diliyorum...

~

34. Bölüm

▪Ecrin Karayel▪

Hastahane kokusu...

Yarı can bulmuş bilincim, burnumdan içeri sızan ağır kokuyla tamamen dirildi. Göz kapaklarım, kozasınsan sıyrılmış bir kelebeğin kanatları gibi ürkekçe çırpındı. Gözlerim aralanır aralanmaz, bakışlarım karşımdan geçip giden beyaz üniformalı hemşireye takıldı. Nerede olduğumu anlamış olduğum gibi, buraya nasıl geldiğimi de hatırladım.

Başımı kolumun üzerinden kaldırdım. Sağ tarafa doğru bükülmüş belimi dikleştirirken, omurgamın sızısıyla inledim. Bir yandan elimle uyuşan kolumu ovarken, diğer yandan bakışlarımı yanımdaki oturağa çevirdim. Gördüğüm tanıdık yüz, gerginliğimi en az seviyeye indirgedi. Abimin çehresini bakışlarımla delik deşik ettim, fakat onun dikkatini üzerime çekemedim. Öylece oturmuş karşısındaki duvara bakıyordu. Suskunluğunda çaresizliğin çığlıkları gizliydi. Ellerini deri ceketinin ceplerine sokmuş bir vaziyette, kaskatı oturuyordu.

Onu daldığı derin düşüncelerden çekip çıkarmak istercesine, elimi omzuna dokundurdum. Dokunuşum teninden teğet geçmiş gibi, kıpırdamadan duruyordu. Durgunluğu beni ürküttü. Kolunun üzerinde kasılan parmaklarıma baktım. Ardından gözüme takılan ufak bir detay, beni alaşağı etti...

Tırnaklarımın arasında kalan kurumuş kan parçaları...

Beni alaşağı eden detay, sevdiğim adamın kanının kalıntılarını tırnaklarımın arasında taşımanın yüküydü. Ruhum parçalandı. Onun ne hâlde olduğunu bilmiyordum. Barlas'ı odasında kanlar içinde bulduğum andan beri hızla tükenmeye başlamıştım. Abimin çağırdığı polis ve ambulans evimize intikal ettiğinde, Barlas'ı o kanlı parkeden koparıp aldılar. Onunla birlikte ambulansa bindiğimde, ona yapılan müdahaleleri yaşlı gözlerle seyrettim. Hastahaneye gelene dek elini bir an olsun bırakmadım. Ambulansta baygın düşmeden önce bana söylediği sözler hâlâ kulağımda çınlıyordu.

"Korkuyorum... Nolur elimi bırakma."

Kalbimin sızısını dindirmek için, onun sesini bastırmaya çalıştım. Bunu başaramıyordum. Onu sedyeyle hastahaneden içeri doğru götürürlerken, ellerimizin birbirinden ayrılışı aklımda canlanıyordu. Ona kan takviyesi yapılıp koluna dikiş atılırken, ben bekleme salonunda öylece oturmaktan başka bir şey yapamamıştım. Başımı kolumun üstüne yaslayıp iki büklüm etrafa bakınırken, gözümden akan ardı arkası kesilmeyen yaşlarla birlikte uyuyakalmıştım. Uyuyunca geçer sanmıştım, geçmemişti. Uyanınca bu kabus son bulur sanmıştım, kabusa dair tek bir iz dahi yoktu. Tırnaklarımın arasında hâlâ Barlas'ın kanını taşıyordum.

Mayıs Sineğim Olur Musun? (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now