MSOM? -42- ❝Hisset❞

42.3K 1.7K 541
                                    

Herkese merhabalar. Çok uzuuuun bir bölümle geldim. Hatta bölümü part hâlinde atmayı planladım; fakat sonra dedim ki: Yaz gitsin be Aleyna!🤣

Duygusal, romantik, tutkulu ve de komik bir bölüm oldu. Ne hissedeceğinizi şaşırabilirsiniz. Olsun, böylesi daha güzel bence...😍

Geçmiş bölümlerden de anlayacağınız üzere, bölümlerde şarkı kullanmaya bayılıyorum. Bu bölümde ise, rahmetli Müslüm Gürses'in parçalarına yer verdim. Onu saygı ve sevgi ile anıyorum. Mekânın cennet olsun, güzel adam.❤

☆Multimedyada bölümle ilgili görseller var, göz atmayı unutmayın! 😘

UYARI!:
BÖLÜMÜN SON KISIMLARINDA CİNSEL İÇERİK MEVCUTTUR. ELİMDEN GELDİĞİNCE ÜSTÜ KAPALI YAZMAYA ÇALIŞTIM, BU YÜZDEN YAŞ SINIRI KOYMAYACAĞIM; FAKAT RAHATSIZ OLANLAR LÜTFEN O KISIMLARI OKUMADAN GEÇSİNLER!

Herkese keyifli okumalar dilerim...

♧♧♧

42. Bölüm

▪Barlas SEÇKİNER▪

Derimin en alt tabakasına enjekte olan zehir, anbean beni kollarımdan tutup ölümün kıyısına sürüye sürüye götürüyordu. Bu zehrin, panzehiri yoktu.

Zehir, zamandı. Akıp giden ve bir daha geri getirilemeyen, upuzun bir zaman...

Zaman benden çaldığı bir çok şeyi, bana yıllar sonra geri vermeye tenezzül etmişti. Oysa ki, benden çaldığı küçüğümü ve küçük kızımı geri vermesi yeterli değildi. Bana onlarla yaşamam gereken anları da geri vermeliydi.

"Bana geri ver!" diye fısıldadım, ağlamaktan kısılan sesimle. "Kaybettiğim tüm anları, geri istiyorum."

Zamana karşı yakarışım bir işe yaramadı. Sürüklenmeye devam ediyordum. Defalarca kez öldürülmüştüm; fakat hiçbir ölüm beni böylesine omurgalarıma dek acıyla titretmemişti.

Dakikalarca döktüğüm gözyaşları kum tanelerine gömülürken elime bir kürek almak istedim. Bu yumuşak toprağı olabildiğince kazıp kendimi de, hissettiğim acıyla oraya gömmekti isteğim...

"Hayır..." dedim ve başımı iki yana sallayıp sızlayan gözlerimi araladım. "Benden, daha fazla yaşamam gereken anları çalmana izin vermeyeceğim."

Tek bir güç kalıntısına rastlanmayan ellerimi kumların üzerine yerleştirip kum taneleriyle yıkanan yüzümü havalandırdım. Dizlerimin üzerinde durduğumda, bakışlarım Ecrin'in daha evvel durduğu yere yöneldi. Orada olmayışı ufak bir endişeyi kibrit kutusuna sürtüp yaktı. Etrafıma bakmak için gözlerimi çevirdim. İşte o an, arabamın açık duran arka kapısının önünde, Ecrin'in diz çökmüş bir hâlde durduğunu fark ettim. Ne yaptığını kavramaya çalışırken elini arabanın kapısına yerleştirdi. Kapıyı ardına kadar araladığında, kumların üzerine değen minik pembe ayakkabılar görüş alanıma dahil oldu.

Kalbim, beklentiyle hızlandı.

Ecrin ayağa kalkmak üzereyken bana baktı. Aramızdaki mesafeye rağmen onun gözlerinde kabaran hüznü görmekte zorluk çekmedim. Ayağa kalktığında, o pembe ayakkabıların önünden çekildi. İşte tam da o an, olan oldu. Arabanın kapısının arkasında biten minik beden, birkaç adımla bakışlarımın hedefi oldu. Benimle göz göze geldi. Ay ışığında mavi bir elmas gibi parlayan gözleri, tebessümünün derinliğinde daha da ışıldadı. Karanlığın bile rengini solduramadığı sarı saçları, rüzgarla hareketlendi. Göğüs kafesimdeki çarpıntı şiddetini arttırdığında, tek yapabildiğim karşımdaki dünyalar tatlısı kız çocuğuna bakakalmak oldu.

Mayıs Sineğim Olur Musun? (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin