Episode 6. "You make me feel good."

23.2K 983 60
                                    

Bölüm 6. "İyi hissettiriyorsun."

2 gün sonra.

"Arabell!" 

"Geliyorum!" Elime çantamı alıp aşağı indim. Annem zevkle beni süzdü. "Güzel olmuş." dedi beğeni dolu bir sesle. Kıkırdadım. "Beğendim. Her zamaki gibi çok şık." Gelen sesle kafamı o tarafa çevirmedim. Yapamadım. "Teşekkürler." dedim mırıldanır gibi. 

Evet, iltifatı yapan Jason'dı ve ben onunla hala konuşmuyorum. Daha doğrusu konuşamıyorum. Bir çok kez konuşmayı denedim. Ama yüzüne her baktığımda aklıma o gece geldi ve yapamadım. Bana dediği kelime o kadar çabuk sindirilecek bir şey değildi. 

Olayı sadece annem biliyor. Jason'a başta çok kızdı ve Jason pişman olduğunu o sırada defalarca bana ve anneme dile getirdi. Annem yaptığım kaprisin gereksiz olduğunu ve bunu göz ardı etmemi istedi. Aynı şeyi her gün defalarca Zayn ve Hannah'da söylüyor ama bu o kadar kolay değil. 

"Sana sadece bir kez kötü söz söyledi ve sen bunu çok abartıyorsun." demişti Zayn birinde. Çok kızmıştım. Abartan ben değildim ve bu açık bir gerçekti. 

Ve ilk defa suratıma telefonu o kapattı. 

2 gün boyunca bana defalarca gelmeyeceğine dair bir çok şeyin üzerinde yemin etti. Bana da gitmememi söyledi ama ben onun gibi umursamaz olamıyorum.

Üstüme montumu geçirdikten sonra evdekilere veda edip babamla birlikte arabaya doğru yöneldik. Şoförü Bob kapıyı gülümseyerek açtı. "Buyrun küçük hanım." Kıkırdamadan edemedim. Bana böyle seslenmesi hoşuma gidiyordu. 

Babam da yanımıza oturdu. Bob'un 'nereye gidiyoruz?' sorusunu babam ünlü bir otel ismi söylerek yanıtladı. Telefonumu çantamdan çıkardım. Son ana kadar ne kadar denersem o kadar iyiydi.

Gelemeyeceksin değil mi? -Arabell.

Kısa bir süre sonra telefonum titredi.

Güzel tahmin, Arabell. -Zayn.

Babamın sesini duydum. "Arabell." Bakışlarımı telefondan babama çevirdim. "Zayn ve sen--" Sözünü kestim. "Sadece arkadaşız baba. Onu seviyorum." Hayır baba. Sadece arkadaş değiliz. O benim gözümde bir arkadaştan daha fazla. İç sesime kapatma düğmesi yaptırmalıyım.

"Seni o gece o adamdan koruması çok hoş bir hareket. Yaser gibi oğlu da çok kibar." Babamı dinlerken, bir yandan da parmaklarımı ekranda gezdirdim.

Sensiz yapamayacağımı biliyorsun değil mi? Ya heyecandan bayılırsam? -Arabell.

"Evet, çok kibar biri." dedim gülümseyerek. 

Ne yani sen bayılırken ben seni tutacak mıyım? Ya da sana sarılıp bir yanlış anlaşılmaya daha mı sebebiyet vereceğim? Ne? -Zayn.

Bu yanlış anlaşılma olayı onun içine çok batmış gibi. Ve bunu çok iyi belli ediyor. 

"Zayn ile takılabilirsin, Arabell." Babamın tok sesi arabayı doldurdu. Gülümsedim. "Teşekkürler baba. İzninin olması çok iyi." Küçük bir kahkaha patlattı.

Bana sakin olmamı söyleyebilirsin mesela. Ya da elimi tutabilir, iyi hissettirebilirsin. -Arabell.

Cevap bekledim ama gelmedi.

Tanrı aşkına. Cevap ver! -Arabell.

"Efendim, geldik." Bob'un sesiyle birlikte araba durdu. Babam arabadan indi ve Bob yanımda gelip kibarca kapımı açtı. Ona gülümseyerek teşekkür ettim. Babam belimden tuttu ve beni otelin girişine doğru yönlendirdi. Lobideki görevli babamı görünce ayağa kalktı ve "Odanız hazır, 4. kat." dedi. Babama baktım. "Oda?" Beni asansöre doğru yönlerdirdi.

"Açıklamadan önce bir şeyler yiyebilirsin orada diye düşündüm." dedi kibarca. Asansörün kapısı açıldı. İçerisi epey genişti. Güzel.

"Binebilirsin değil mi?" Babamı başımla onayladım. İşte size küçük bir bilgi daha. Klostrofobim var.

Odadan içeri girdiğimzde Yaser'de içerdeydi. Beni görünce bir baba edasıyla beni kolları arasına aldı. "Hoşgeldin, prenses." Ah, bu prenses olayı dalga dalga yayılıyordu ve yarın bir gün asıl adımı unutmalarından korkuyordum.

"Merhaba. Hoşbulduk." dedim olabilecek en sevimli şekilde. Yaser bana baktı. Gülerek "Bernard, bu kadar kibar ve şirin bir kız nasıl senin olabiliyor?" dedi. Babam kaşlarını çattı. "Nasıl?" "Yani.. senin gibi kaba birinden." Babam güldü. "Yaser, işe bak ki arabada Arabell'e seni övüyordum. Pişman etme istersen." Yaser gülüp ağzına fermuar çekmiş gibi yaptı. Bu iki adam, dışarıdan her ne kadar çok sert görünselerde bir araya geldiklerinde iki çocuktan farksız oluyorlardı.

Babamla Yaser koltuğa bende yatağa oturduk. "Zayn, gelmeyecek değil mi?" dedi babam ciddileşerek. Adını duymak her zamanki gibi midemde farklı bir etki bıraktı ama bunun geçmesi için çaba sarfetmedim. Bıraktığı etki hoşuma gidiyordu.

"Hayır." dedi Yaser aynı ciddiyetle. "Ne olursa olsun, isterse felaket çıksın, yine de gelmeyeceğini söyledi." Ardından bana baktı. "Sen O'nunla hiç konuştun mu?" Yutkundum. Konuştuğumu söylemeli miydim?

"Evet." dedim yavaşça. "Ama banada gelmeyeceğini söyledi." "Tek başına yapabilirsin değil mi?" dedi babam. Gülümsedim. "Denemek bedava baba. Umarım yaparım." 

Babamla Yaser şirket ile ilgili konuşmalara dalarken ben odayı keşfe çıktım. Yatağın hemen yanındaki masada bir çok çeşit yiyecek vardı. Bir kaç tane çikolataya batırılmış çileği mideye indirdim ve bir bardak meyve suyu içtim.

Kibar ve üzerinde iş kıyafetleri olan bir bayan odaya geldi. Babama bakarak "Efendim, salon hazır." dedi. Babam bana baktı. "Peki, soralım bakalım. Kızımız hazır mı?" Kafamı varla yok arası bir şekilde salladım. 

Beyaz çantamın içinden telefonumu aldım ve çantayı yatağın üzerine bıraktım. Babam ve Yaser ile birlikte odadan çıktım. Asansöre ilerlediğimizde heyecandan bayılacak gibi hissediyorum. 

Salona geldik babam elimi tuttu. "Biz hemen arkanda olacağız. Ne demen gerektiğini biliyorsun. Korkacak hiç bir şey yok, tamam mı?" Başımla onu onaylayıp kocaman sarıldım. Yaser de bana sarıldı ve ben bir sürü kameranın ve muhabirin bulunduğu yere doğru ilerledim. 

İçeri adımımı atar atmaz bir sürü flaş patladı. Bunlar iyi eğitilmiş gazetecilerdi ve hemen girer girmez soru sormamışlardı. Objektiflere gülümsedim.

Masaya oturduğumda ön sıralardan biri "Bay Malik gelmeyecek mi?" dedi. Gülümsedim. Ardında yutkundum. "Hayır, sanırım sadece benimle yetinmek zorundasınız." 

Eller hemen havaya kalktı. İlk soru için kimi kaldırsam diye düşünürken yanımdaki sandalye sertçe geriye çekildi. 

Üzerine giydiği oduncu gömleği, kot pantolonu ve botlarıyla yanıma oturdu. Kokusu hemen burnuma doldu. Bana döndü, kulağıma eğildi. 

"Sakın unutma, prenses." dedi fısıldarken. "Kameralar nereye, Malik oraya." Ardından kafasını geriye çekip bana baktı. Tekrar kulağıma eğildi.

"Ah ve." Fısıltısı oldukça tahrik ediciydi. Devam etti.

"Sen nereye, Zayn oraya."

Selam. :sDF:g:JH Malik etkisi mod: on. szdfh

Multimedia'da Arabell ve Zayn'in giydikleri ve bölüm şarkısı var. 

Yorumları ve oyları unutmayın lütfen! <3


Never Been HurtWhere stories live. Discover now