Episode 45. "I can't believe."

14.8K 613 56
                                    

#4YearsOfOneDirection

23 Temmuz saat 08.22 pm. 

23 Temmuz'a özel bir bölüm oldu bu. Ee dedik, madem Selena'ya özel oluyor, 5 şebeğe özel de olsun! 

Hayatıma büyük bir nefretle girip, tarif edilemez bir sevgiyle merkezine oturdular. Her an, her saniye, her dakika, her saat onlarla daha çok gurur duyuyorum. Hayatta verdiğim en güzel ve doğru kararlardan biri de onların Directioner'ı olmak.  Daha mutlu, nice birlikte senelere!

Kısa bir #Zarabell bölümü. Ayrıca hikayemiz dün 100K oldu! ♥ Bu kadar sevinç bana fazla. :D Hepinize desteğiniz için çok teşekkür ederim. Çok değerlisiniz. ♥

Bölüm şarkısı; Gym Class Heroes ft. Adam Levine - Stereo Hearts.

İyi okumalar! ♥

Bölüm 45. "İnanamıyorum." 

Zayn.  

Sabah gözlerimi açtığımda beyaz bir tavanla karşılaştım. Bulunduğum yer, her zaman uyandığım yerden çok yabancıydı. Belimde hissettiğim ellerde bir o kadar tanıdık. Kafamı hafifçe aşağı eğince O'nu gördüm.

Kolları ile belimi sıkıca kavramış ve başını da karnıma koymuştu. Dün gece aklıma gelince istemsizce sırıttım. Yanımda olacağını, bana destek olacağını söylemesi hiçbir cümle kadar özel olamazdı benim için. 

Saçlarına dudaklarımı bastırdığımda gözlerini kırpıştırdı. Tamamen açıldıklarında önce uzun bir süre etrafı inceledi ve kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri garip bakıyordu. Pişman olmamış olmasını diledim. Eğer pişman olduğunu söylerse suçluluk duygusu beni ezer geçerdi. 

Gülümsedi.

İçime yayılan rahatlama ile gülümsedim. Kendini yukarı çekip benimle aynı hizaya geldi. Sağ kolumu tutup kaldırdı ve altına girdi. Sesli bir şekilde güldüm "Günaydın." dedi yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle. "Günaydın." diye sessizce karşılık verdim. "An itibari ile 21 yaşına girmiş bulunuyorum." dediğinde güldüm. "Büyüdün ha prenses?" Sinirle soludu. "Ben büyüktüm zaten."

(Hatırlarsanız, Arabell 2. bölümde aile tanışmasında 20 yaşında olduğunu söylemişti. Selena 22'ye, Arabell ise 21'e girdi.)  

Elini çok sevdiğim bir hareket olarak çeneme attı ve sakallarım ile oynamaya başladı. En az saçımla oynaması kadar rahatlatıyordu. "Zayn, biz dün--" dedi ama lafını kestim. "Söylemek zorunda değilsin." Kafasını iki yana salladı. "Yenmem için söylemem gerek. Biz dün, birlikte olduk ve ben bekaretimi kay-kaybettim." Son kelimedeki acı dolu sesi içimin yanmasına sebep oldu. Elimi beline atıp O'nu sıkıca sardım. "İlkim oldun." diye fısıldadı. Mürekkep dolu sağ koluma düşen sıcak damla ile telaşla yüzüne bakmaya çalıştım. Ama çabamı anlayınca kafasını hemen tişörtüme gömdü. "Arabell." diye mırıldadım saçını okşarken. "Bebeğim, pişman mısın?" Cevap gelmedi. "Lütfen bir şey söyle. İhtiyacım var." Burnunu çekti ve kahverengi gözlerini ela gözlerime dikti. "Hayır, pişman değilim lütfen böyle düşünme." dedi ağladığı için değişen sesiyle. "Sadece.. doğru mu yaptık, emin değilim. Arkasından gizli ilişki yürüttüğümüz bir Jason vardı. Şimdi bu sayı ikiye çıktı ve benim içim rahat değil." Gözlerinden bir damla daha aşağı kayarken, O'nu izledim.

Ellerimle yüzünü kavradım ve baş parmaklarım ile gözlerini sildim. "Çok zor olacak biliyorum. Kolay olduğunu iddia eden yok. Ama ben dayanamıyordum Arabell. Acı çektiğini görmeyi, her sabah biraz daha ölmeyi kaldırabilecek durumda değildim ve aşık olduğumun desteğine ihtiyacım vardı." Elimin birini yüzünden çektim ve elini tuttum. "Eğer zamanı geldiğinde, ellerimizde sadece ellerimiz olursa, atlatamayacağımız hiç bir şey yok."  Burnunu çekip bana baktı. 

Ve kollarını boynuma sarması bir oldu. 

Ani hareketle sendeledim ve kucağımda Arabell ile geriye düştüm. Yatağın yumuşak zemini ile sırtım buluşurken kafasını geri çekip bana baktı. Normalde üstte erkek, altta dişi olması gerekirken, bizde durum çok farklı işliyordu. "Seni seviyorum. Çok seviyorum." dedi ve karşılık vermeme fırsat bırakmadan dudaklarıma yapıştı. Hızlıca yerlerimizi değiştirip üste çıkan taraf ben oldum. Kollarını kavrayıp başının üstünde birleştirince ağzıma doğru güldü. Ayrıldık. Burnuna ufak bir öpücük kondurdum. "Bende seni çok seviyorum." dedim. Uzanıp çeneme dudaklarını bastırdı. 

"Yanımda olduğunu inanamıyorum." diye fısıldadım alnımı onunkine yaslayıp. Gerçekten öyleydi. Bana olan davranışları, sert tutumu yüzünden asla bir daha bu kadar yakın olmayacağımı düşünüyordum. Ama korkularımı yanılttı. 

"Bende. Burada sana sarıldığıma, beni öptüğüne inanamıyorum. Eğer bu rüyaysa.." İç çekti. "Hiç bitmesin." "Hiç bitmesin." diye ekledim ardından. 

"Acıktın mı?" diye sordum. Başını onaylar bir şekilde salladı. "Hadi, kahvaltı hazırlayalım o zaman." dedim ve elinden tuttum. "Sen git." dedi bana. "Benim lavaboya gitmem gerek." Sesli bir şekilde güldüğümde gözlerini devirdi. "Bu gayet normal bir şey, Zaynie." dedi ve bana dilini çıkarıp yataktan kalktı. Odadaki banyoya girerken hala gülüyordum.

Mutfağa indim ve dolabı açıp yumurta ve diğer malzemeleri çıkardım. Gözüme rafın arkasındaki sucuk çarpınca gülümseyip sucuğu tezgaha koydum. Aylar sonra  iştahım ilk defa bu kadar kuvvetliydi. Her şeyi yemek istiyordum. 

Doğrama tahtasında sucukları doğrarken belime bir çift el uzandı. Ve o eller karnıma gidip nazik dokunuşlar bırakmaya başladı. Güldüm. "Elimde bıçak var Arabell." Bir hayret nidası döküldü ve dokunuşu benden çekildi. Yanıma geçip ellerini beline koydu. "Beni öldürecek misin?" Gülümsedim. "Önce kendimi, sonra seni." Çaydanlığa uzanırken mırıldandı. "O nasıl olacaksa."

Güzel ve bol öpücüklü bir kahvaltıdan sonra ikimizde dün geceki kıyafetlerimizi giydik. Arabell saçını tekrar ördü. Üstüme ceketimi geçiriken kürk montu üstüne giymeyip, eline aldığını gördüm. "Arabell." Geriye dönüp bana baktı. Ceketin yakasını düzeltip yanına gittim ve kürk montu elinden çekip O'na giydirdim. Göğüs yerini iyice kapatıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. "Küçük Arabell'leri saklayalım." "Ah." dedi ben gülerken. "Ne kadar da sapıksın." 

Uzun elbisesinin eteğini takılmaması için tuttum ve merdivenden öyle indik. Bu halimle aynı düğünde gelinin eteğini tutan nedimelere benzediğimi söyledi ve büyük bir kahkaha attı.

O'nu Hannahlara getirdiğimde ayrılmaya niyetim yok gibiydi. Dudağıma uzun bir öpücük bıraktı. "Arabanı öğlen getiririm, sevgilim." dedim. Gülümsedi. "Görüşürüz." göz kırpıp arabadan indi. 

Radyoyu açtığımda Owl City'nin Good Time şarkısı içeri doldu. Camı açıp kolumu camın kenarına koydum. Neşeli şarkı, günümü daha da iyi hale getirdi. Dudaklarımda beceriksiz bir ıslık, içimdeki büyük mutluluk ve huzur ile eve sürdüm. 

Never Been HurtOnde histórias criam vida. Descubra agora