Episode 52. "Now or never."

14.2K 670 133
  • Dedicated to Sinem Elmalı
                                    

A/N Pazartesi-Perşembe arası yeni bölüm gelmeyecek. Küçük bir şehir turuna çıkıyorum. Bölümü yazarken dinlediğim şarkılar Safura - Drip Drop, Rihanna - The Last Song, One Direction - Rigth Now, Little Mix - Always Be Together (Bununla okuması önerilir), Adele - Set Fire To The Rain ve Demi Lovato Ligthweigth. Seçim yinede size kalmış tabii. :) Multimedia'da çiftlerimizin kıyafetleri var. Tamam, Perrie'nin gelinliği olmadı biliyorum. :D  

Desteği için Anti Perrie Edwards sayfası admini Siynem'e çok teşekkürler. ♥

Bölüm 52. "Şimdi ya da asla."

Hannah.

Rosemary, George ve Arabell'i havaalanından almaya gittiğimde, üçü arasındaki enerji farkı çok fazlaydı. Benim sevimli, her şeye umutla bakan daima gülen biricik arkadaşımın yüzü solmuştu. Zayıflamıştı. Gözleri çok daha farklı bakıyordu.

Zayn ve Perrie lunaparka gittiklerinde, oradan çok fazla resim medyaya düştü. Arabell iyi olduğunu, bunu dert etmediğini söyledi ama sakladığı bir şeyler vardı. Daha sonra Rose'u arayıp durumu sorduğumda bana odasına girip uzun bir süre orada kaldığını söyledi. Zaman zaman hıçkırık sesleri de duymuş.

Aşkları o kadar kuvvetliydi ki. Bu zamana kadar inanılmaz şeylere göğüs germiş, her seferinde birbirlerine daha büyük bir aşkla dönmüşlerdi. Eğer ilerde çocuğum olursa, onların hikayesi kesinlikle anlatılmalıydı.

Ve şimdi. Bu birbirini hala deli gibi seven iki aşık, birbirlerini düğünlerine katılıyorlardı. Bundan acı ne vardı acaba?

Evin sokağına saptım. Arabell'in nefes alışları her yaklaştığımızda biraz daha artıyordu. Geleceklerinden ailesinin haberi yoktu.

Evin önünde durdum. Arabadan indik. 1,5 ayda çok şey değişmişti. Arabell'in saçlarına kaydı gözüm. Rengi daha kapalı ve boyu daha kısaydı.

Jason, bahçeyi sulamakla meşguldü. Araba sesini duyunca kafasını kaldırıp bizi görmesi bir oldu. Arabell koşarak bahçeye girdi ve Jason'ın boynuna sarıldı. Şu an O'nun için oradan başka güvenli bir yer yoktu.

Aslında olayı Zayn'in tarafından bakılırsa, O'nun da çok zor bir durum içinde olduğu rahatlıkla görülebilirdi. Bir tarafta Arabell bir tarafta Perrie vardı. Normal şartlarda olay bu kadar kolaydı. Tabii tam ortada ailesi olmasaydı.

Aile, öylece silip atacağınız bir şey değildir. Gerekirse, aileniz için kendi mutluluğunuzdan vazgeçmeniz gerekir ki Zayn bunun en büyük kanıtı. 

Arabell aile kucaklaşmasını bitirdiğinde, içeri yeni girmiştik. Bernard amca biraz Rose'un üstünde durduktan sonra konu Arabell'i buldu. "Canını sıkan bir şey mi var, Arabell?" diye sorduğunda Arabell gözlerini parmaklarından ayırdı. "Hayır, bir şey yok baba." dedi yavaşça. "Sadece yorgunum. Bilirsin yoldan geldik." "Çok zayıflamışsın." dedi Marie teyze elini Arabell'in dizine koyarken. Arabell'in bu ilgiden rahatsız olduğu çok açık ortadaydı. "Pek iştahım kalmadı. Almanya'nın yemek kültürü ile İngiltere pek uymuyor." Belli belirsiz gülümsedim. Acaba iştahının kaçması yemek değişikliği yüzünden miydi, yoksa acısının O'na su bile içirememesi yüzünden mi? 

"Biraz yukarı çıkalım mı?" dedim Arabell'e. Jason her an Arabell'e düğünden bahsedebilirdi ve şu anlık için Arabell'in bir ağlama krizini daha kaldırabileceğimi sanmıyordum. "Olur." dedi ve ayağa kalktı. George'de hareketlenince onu durdurdum. "Sen burada kal. Anlarsın ya, biz bize bir şeyler." Gülümseyip yerine oturdu. Rose, Arabell ve ben merdivenlere yönelirken, Jason'ın George'a ne iş yaptığını sorduğunu duydum.

Never Been HurtWhere stories live. Discover now