Episode 26. "Make your choice, Zayn."

15.8K 604 104
                                    

Burası çok önemli. Perrie'yi araya soktum diye lütfen aranızda sevmeyeneniz varsa küfür etmeyin. Hoş değil. Gerçekten değil. 

-Kısa bir bölüm oldu, affedin. *-*

Bölüm şarkısı: Lemonade Mouth - Somebody. (Multimedia)  

Bölüm 26. "Seçimini yap, Zayn."

Arabası sokağın başında görününce heyecanıma engel olamadım. Liseli kızlar gibi hissediyordum. 

Önümde yavaşça durdu. Sert bir rüzgar esti. Londra'da en son ne zaman tüm günü güneşli geçirdik, gerçekten hatırlamıyordum. Hava bu gün diğer günlere oranla epey soğuktu. Kapıyı açıp kendimi soğuk havadan kurtarmak istercesine aracın içine attım. Şükür ki klimayı açmıştı. Sağ kolunu bana uzatıp beni yakınına çekip alnıma uzun bir öpücük kondurdu. O'nun beni böyle uzun uzun öpmesinin hoşuma gittiğini söylemiş miydim?

"Özledim." diye fısıldadı. Başımı göğsüne sürtüp mırıldandım. "Bende." Üzerine baktığımda sadece kısa kollu tişört olduğunu gördüm. Bu havada üşümemiş miydi? O'ndan ayrıldım.

"Zayn, sen üşümedin mi böyle?" Sırıtıp omuz silkti. "Araba sıcak." "Ama dışarısı soğuk." dedim tek kaşımı havaya kaldırıp. Kaşlarını çattı. "Beni mi düşünüyorsun sen?" "Düşünmeyeyim mi?" Güldü. "Düşün tabii ama bunu aşırıya kaçırmadan." 

Arabayı sakin bir yerde durdurdu. Bir park gibi bir yerdi. Çocukların oynayacağı aletler vardı. "İnelim mi?" dedi. Cevap vermek yerine kapıyı açıp dışarı çıktım. 

Bankların birine oturduk. "Beni böyle aniden çağırman şaşırttı." Gözlerime baktı. Sanki bir perde çekilir gibi oldu ama hemen eski parıltısına döndüler. "Sadece seni görmek istedim." dedi omuz silkerken. 

Çocukların kaydığı kaydırağa baktım. Bize doğru iki çocuk koşarak geliyordu. Oğlan, küçük kızı kovalıyordu. Kız tam önümüzden geçecekken Zayn'in ayağına takıldı. Bacaklarının uzun olmasını dezavantajları part 1.

Zayn kızı düşmeden koltuk altlarından tutup pozisyonunu düzeltmesini sağladı. Kız başına kaldırıp Zayn'e baktı. "Dikkat edin küçük hanım." dedi Zayn narin bir sesle. Kız gülümsedi ve gözleri Zayn'in kollarına kaydı. Minik ellerini mürekkepten görünmeyen kollarına koyarken Zayn'in eline küçük bir çocuğun nasıl bu kadar yakıştığını düşünüyordum. 

"Bunlar ne?" dedi ince sesiyle. Kollarımı kavuşturup onları izlemeye başladım. "Dövme." dedi Zayn. Küçük kız yüzünü buruşturdu. "Çok kötü görünüyorlar." Zayn gülümsedi. "Ama ben seviyorum." Küçük kız kafasını iki yana salladı. "Ben sevmedim." Sonra bana baktı. "Sen sevdin mi?" İleri uzanıp Zayn'in sağ elini tutup kırlangıç dövmesini gösterdim. "Bunu seviyorum. Sadece." Kız Zayn'e baktı. "Bak, gördün mü, o da sevmemiş." Zayn güldü. 

"Cassie!" Sesleniş ile birlikte küçük kız sesin geldiği yöne çevirdi kafasını. "Hadi tatlım buraya gel!" Sanırım annesi çağırıyordu. Bize dönüp el salladı ve annesine doğru koşmaya başladı.

Zayn beni kolları arasına aldığında titrediğini hissettim. "Tanrım, titriyorsun." dedim telaşla. "Boş ver. Sana sarıldım ya, geçer şimdi." Sonra nerden geldiğini anlamadığım bir edayla sordu. "Bir oğlun mu olsun isterdin, kızın mı?" Omuz silktim. "Ayrım yapmam. İkisi de çok tatlı olur." Güldü ve kaydıraktan kayan az önceki küçük kıza baktı. "Ben hep kızım olmasını isterdim, isterim." "Hmm.." dedim keyifle. "Peki adını ne koymak isterdin?" Düşünmeden cevap verdi. "Zeynep."

*Bakmayın lan öyle. Zayn bir röportajda böyle demişti. Benim bir suçum yok. esdftghj* 

"Zeynep?" dedim yüzümü buruştururken. Kendi ismine çok benziyordu. "Evet, Zeynep." "Garip." dedim ilginç bir edayla. "Senin ismine çok benziyor." Kafasını olumlu anlamda salladı. "Arapça. Benim ismimde arapça." Güldü. "Peki sen ne koymak isterdin?" "Bilemiyorum." diye bocaladım. "Isabella. Bu olabilir. Her zaman çok beğenmişimdir." Derin bir nefes alıp gülümsedi. "Eh, desene isim konusunda senle epey sıkıntı yaşayacağız diye?" Eğilip bana baktı. Ah, sanırım kızardım. 

Beni kendine bastırdı. "Ah, kızardın prenses." Beni kendine bastırınca titrediğini biraz daha hissetim. "Zayn, hasta olacaksın. Kalk hadi." dedim elini tutup kaldırırken. Bana itiraz etmeden O'nu arabaya sürüklememe izin verdi. Anahatarı bana uzattı. "Göster bakalım marifetlerini."

**

"Lanet olsun. Az önce yaşadığım stres bana tüm yıl boyunca yeter." Uzattığım anahtarı aldı. Tamam, az önce bir çok kez ölümden dönmüş olabiliriz. Ama Tanrı aşkına daha şehir içinde araba kullanmaya alışamadım.

O'na sarıldım. "Hadi eve git bir an önce. Üşüteceksin." Yanağımdan öpüp arabaya bindi ve evine doğru yol aldı.

Yazarın ağzından.  

Zayn, sesli bir şekilde hapşurup elindeki peçeteyle burnunu sildi. O gün evden çıkarken üstüne bir şey almadığı için kendine lanet ediyordu.

Montunu giydi ve evden çıktı. Lanet Alexander Edwards ile bu gün tekrar bir görüşme yapacaklardı. Bunu istemiyordu. Halsizdi. Yorgundu. İstediği tek şey birazcık uykuydu. Gerçi her zaman istediği tek şey uyku oluyordu.

Arabay binerken "O lanet toplantıya gidecek, sorunları her neyse halledecek ve gelip güzel bir uyku çekeceğim." dedi kendi kendine. Anahtarı kontağa sokunca benzin deposunun lambası yandı ve mor ibrenin son kısma geldiğini gördü. 

Yol üstündeki benzinlikte durdu, benzin alıp yoluna devam etti ve bu sırada 3 kez hapşurdu ve 2 kez de öksürük krizine girdi.

Büyük asansörün kapısı açıldı ve babasının odasına kapıyı çalmadan girdi. Perrie ayakta, sinirli bir ifadeyle dikiliyor, topuklu ayakkabısıyla ritim tutuyordu. Alexander koltukta ve babası da masadaydı. 

"Özür dilerim, geç kaldım." dedi burnunu çekerken. "Kısa keseceğim, Zayn." dedi Yaser. "Geçen günkü konuşmaları biliyorsun. Yapmak zorundayız." "Hayır değiliz." dedi Zayn. Burnu akmaya başlamıştı. "Bence de değiliz." dedi Perrie sinirle. "Bir şirket yüzünden hayatımı boka çeviremem." Zayn yan gözle Perrie'ye dik dik bakıp önüne döndü. "Aksine," dedi Alexander. "Hayatınız daha bir düzene girecek." Perrie sinirle Zayn'in yanına adımladı. "Bununla mı hayatım düzene girecek? Baba, bir ona bak, bir bana. Ben neşeli, eğlenceli biriyim." dedi ve ardından küçümser bir şekilde Zayn'e baktı. "O ise son derece asi ve sessiz." 

"Bunu yapmak zorunda değilim." dedi Zayn. Hapşurmasını engellemek zorundaydı. "Bu benim hayatım ve bu gibi önemli bir konuda ben kendim karar vermeliyim." "Seni büyüttüm." diye bağırdı Yaser. "Büyüttüm, bu yaşa getirdim. Bir kere bile zora sokmadım. Yediğin önünde, yemediğin arkanda oldu. Şu yaşına kadar ne istersen yaptım, Karşlığı bu mu Javaad?" Zayn sıkıntıyla bir nefes verdi. Babası haklıydı. En kötü anlarında bile, kendisini baş üstünde yaşatmıştı. 

"Ben istemiyorum." dedi Perrie. "Bende." diye mırıldandı Zayn. "Yapamam." 

"Zayn, 5 kuruşumuz kalmadı. Bittik!" "Ben çalışıyorum ya!" diye bağırdı ve bunu yaptığına pişman oldu. Boğazı çok ağrıyordu. 

"Sana 2 gün müsaade." dedi Zayn'e bakarak. Sonra Perrie'ye baktı. "Ve sana da 2 gün müsaade. Adam gibi düşünün ve hepimiz için en sağlıklı kararı verin."

Saçlarını kaşıyarak arabasına binip telefonunu çıkardı.

"Liam." dedi aceleyle. "Buluşabilir miyiz, danışmam gerekn bir konu var."

İşler iyice sarpa sarıyordu ve kontrolü kaybediyordu.

Never Been HurtWhere stories live. Discover now