Episode 15. "First nigth together."

20.6K 797 104
                                    

Bölüm şarkısı "The Wanted - We Own The Nigth." Multimedia'da bulabilirsiniz. 

Bölümün ithafı uzun yorumu ve desteği için @sellyangel'a gidiyor. Teşekkürler.

İyi okumalar. 

Bölüm 15. "Birlikte ilk gece."

Çalan telefonumun sesi bütün markete yayılırken elimdeki eşyaları Zayn'in zaten dolu olan eline tutuşturdum. Hareketim üzerine taşıyamadı ve eşyaların yarısı yere düştü. "Ben sana market arabası alman gerektiğini söylemiştim." "Makarna paketi patlamış mı?" Sorusu üzerine büyük bir kahkaha patlattım. Bana garip garip baktı. "Ne var? Fazla para ödemek istemiyorum." 

"Efendim?" "Merhaba, Arabell." dedi Hannah. "Merhaba, Hannah." dedim. "Neden bu kadar ciddisin?" Sinirle soludu. "Kaç gündür beni aramıyorsun, bilmem farkında mısın?" Elimdeki listeye bakıp sıradaki malzemeyi Zayn'e uzatırken, çoktan kendine bir market arabası edindiğini gördüm. "Hep ben mi aramalıyım?" Zayn arabayı reyonun başına sürdü ve ağzından garip sesler çıkararak sonrasında hızlıca reyonun ortasına sürdü. Ayaklarını yere sabitledi ama araba hala gitmeye devam ediyordu. Kayıyordu.

"Ne olur incelik edip de arasan?" Ofladım. "Boşversene. Nasılsın?" Güldü. "Beni boşver. Yeni sevgilinle işler nasıl gidiyor?" Tanrım, bundan ne ara haberi oldu? "Nereden öğrendin bunu?" "Liam Payne adındaki muhbirim bana haber verdi." Nefes aldığımdan emin değildim. "O nereden öğrenmiş?" Güldü. "Senin taş yaratık Zayn, Liam'a söylemiş." Lanet olsun.

"Hannah." dedim sakin tutmaya çalıştığım sesimle. "Seni daha sonra arayacağım." Telefonu yüzüne kapattım. 

"Malik!" sesim bulunduğumuz reyonla birlikte marketi inletti. Kaydırdığı arabasını durdurdu ve bana döndü. Refleks olduğunu düşündüğüm bir hızlılıkla "Barnes?" dedi. Yanına yaklaştım. "Sevgili olduğumuzu ne çabuk duyurdun insanlara?" Düşündü. "Sadece Liam'a söyledim." Güldüm. "Evet, o da Hannah'a söylemiş." Yüzüm asılmıştı işte. Bunun sadece aramızda kalmasını istiyordum. Belli bir süre.

"Kızdın mı?" dedi tatlı sesle. "Biraz." dedim yavaşça. Elimi tuttum. "Özür dilerim." dedi. "Seni kızdırmak istemezdim. Sevgilimi kızdırmak, yapacağım en aptalca şey olur." Gülümsememi engelleyemedim. Ben gülünce, o da güldü. "İşte böyle. Hep gül."

**

"Teyzen nasılmış prenses?" Yaser'in sorusu üzerine elimdeki çatalı tabağa bıraktım. Marketten dönüşte Zayn pasta almamız için epey bir tutturmuştu. 

Gülümsedim. "İyi. Bir kaç gün yoğun bakımdaydı ama sonra durumu iyiye gidince normal odaya aldılar." "Annemler yarın geliyor!" diye seslendi ilerde Zayn'le birlikte playstation oynayan Jason. Salon oldukça genişti. Biz bir yanda otururken onlar bir yanda oyun oynayabiliyorlardı. 

"O zaman bu gece burada yatın." dedi Trisha her zamanki tatlı ifadesiyle bana baktı. Zayn'in bana baktığını hissedince o tarafa döndüm. Pis pis sırıtıyordu.

"Gerek yok. Eve gideriz biz." dedi Jason gözlerini ekranda ayırmadan. "Olmaz." dedi Yaser. "Bu gece burdasınız." "Ama yarın sabah işe gitmem gerek. Takım elbisem burada değil." dedi Jason. Yaser gülümsedi. "Sabah kalkar eve uğrarsın."

"Safaa! Saç tebeşirlerimi almak ne demek?" Doniya Safaa'nın arkasından salona girdi. Safaa'nın elinde mavi renkte saç tebeşiri vardı. Benim yanıma geldi. Onu kucağıma alıp dizime oturttum. "Safaa, ablanın eşyalarını izinsiz kullanmaman gerekiyor." dedi Yaser. Safaa dudak büzdü. "Özür dilerim." 

Safaa elindeki tebeşirler saçımın ucunu boyarken onu izledim. Gözleri tıpkı Zayn'e benziyordu ama tek fark Safaa'nın gözlerinin mavi olmasıydı. Zayn'in gözlerinin mavi nasıl olacağını düşündüm. Ah, hayır. Ela kesinlikle O'nun gözleri için en ideal renkti.

Never Been HurtWhere stories live. Discover now