Episode 59. "When is the wedding?"

12.4K 660 164
                                    

Evet! İşte bu! Geçen bölüme gelen ilgi harikaydı. Bu bölüm de aynı performansı bekliyorum, uzun yoruma ithaf var! Whuuu! :D ♥

Bu bölüm, ben NBH yazarken benim hesabımdan Zayn'e tweet atmada bana yardımcı olan Eylül'e gidiyor. Çok seviyom seni köpek. ♥

Multimedia'da fetus Zayn ve Arabell var. Hua. srfhsdg

Bölüm şarkısı "Miley Cyrus - Two More Lonely People."

İyi okumalar!  

Bölüm 59. "Düğün ne zaman?"

"Merhaba." 

Sevgilinizin ailesinin salonuna, sevgilinizin elini tutarak girdiğinizde söylemeniz gereken ilk kelime bu olmamalı. Gerçekten olmamalı çünkü ters teper.

Evin anahtarı Zayn'de olduğu için zile basma gibi bir nezaket görmedi ve elimi tuttuğu gibi beni salona çekti. Doniya, bacak bacak üstüne atmış elindeki Teen Vogue dergisini okuyordu ve Zayn'in sesiyle bize döndü. 

"Aman Tanrım."

Zayn yüzünü buruşturdu. "Doniya hayır." Sanırım bir sonraki hamleyi biliyordu. Doniya elindeki dergiyi kapatıp koltuğa attı ve Zayn'in boynuna atlayıp geriye sendeletmesi bir oldu. O kadar sıkı sarılmıştı ki, Zayn'le birleşik olan ellerimiz bile ayrılmıştı.

"Aman Tanrım, küçük kardeş gelmiş! Eve dönmüş!" "Ben küçük değilim." dedi Zayn. Kendimi dışlanmış gibi hissetmem normal miydi? "Bence hiç başlamayalım." dedi Doniya. Ah, evet bencede. 

Beni yeni fark etmiş gibi bana döndü. "Ve Arabell." dedi sevinçle. "Hoş geldin hayatım." Bana da sıkıca sarıldı. Geçte olsa fark etmesi güzeldi tabii.

"Annemler yok mu?" Zayn koltuklara oturduğumuza ablasına sordu. "Hayır." dedi Doniya. "Market alış verişi için kızları da alıp dışarı çıktılar. Epey oldu çıkalı. Gelirler az sonra." Zayn saçlarını kaşıdı. "Ben bir çalışma odasına çıkayım." dedi ayağa kalkıp. "Bilirsiniz şirket işleri." Yanıma gelip beni öptü ve merdivenlere adımladı.

Bir sessizlikten sonra Doniya yanıma yaklaşıp koluma girdi. "Odama çıkıyoruz." dedi sırıtarak. "Neler olduğunu anlatman gerek."

Zayn. 

Çalışma odasının kapısını yavaşça açıp içeri süzüldüm. İçerisi her zaman olduğu gibi düzenliydi. Dağınık olmak babama göre bir şey değildi zaten. 

Masaya yaklaşıp üstündeki kağıtlara göz gezdirdim. Üstünde, bizim şirketin amblemi olan kağıdı elime alıp üstündekileri okumaya başladım. Bu ayın satış oranlarını gösteriyordu. Ve eğer yanlış görmüyorsam, satışlar şirketin normal halinden bile fazlaydı. Patlak vermişti. 

Biz batmıyor muyduk?

Masanın deri sandalyesine oturdum ve diğer kağıtlara da bakmaya başladım. Haftalık satış oranları, günlük oranlar.. Hepsi normalden daha fazlaydı. Bu normal olamazdı. Batmak üzere olan bir şirket bu kadar yüksek oranlara sahip olamazdı.

Yaklaşık 15 dakika inanamayan gözlerle kağıda baktım. 

Kapı yavaşça açıldı ve içeri o tanıdık beden süzüldü. 

"Biliyordum." diye mırıldandı gülümserken. Gülerek sandalyeden kalktım. "Geleceğini biliyordum!" O iri kollarını etrafıma sardı. 

Babamın küçükken yanıma gelip uyuyamadığım gecelerde bana sarıldığını hatırlıyorum. Her zaman baba-oğul ilişkilerimiz çok güçlü olmuştu. Evin tek erkek çocuğu olmanın da avantajları vardı tabii ki. Bu konuda asla şımarmamıştım. Tamam, belki biraz. Azıcık.

Never Been HurtWhere stories live. Discover now