Episode 65. "Yes, yes, yes!" | The finale of the first book.

13.7K 668 138
                                    

Bölümü sadece Zayn'den yazacaktım ama yoğun istek üzerine girişin ufak bir kısmını Arabell ile yapıyoruz. 

Sondaki notu herkes okusun lütfen.

Bölüm şarkısı "Lana Del Rey - Million Dollar Man."

İyi okumalar! 

Bölüm 65. "Evet, evet, evet!" | İlk kitabın sonu.

Arabell. 

Saatlerce beklemiş, açık terasta üşümüştüm. Pekala, madem gelmeyecekti neden buraya çağırdı beni? İç sesim hemen devreye girdi. 'Belki acil bir işi çıkmıştır.' Bir mesaj, ya da aramayı çok mu görmüştü.

Koluma düşen yağmur damlalarından sonra artık burada beklemenin bir anlamı kalmamıştı. Çantamı aldım ve terası geçip asansörlere ilerledim. Gelmediğine gerçekten inanamıyordum.

Otelin kapısından çıkıp bir taksiye ilerlerken tanıdık ses adımı seslendi. Lanet şekilde yakışıklı görünüyordu. O'nu duvara yaslayıp öpme isteğimi bastırdım zira şu an sinir daha ağır basıyordu. 

"Arabell!" "Sakın tek kelime edeyim deme." dedim yavaşça. Feci sinirli ve üzgündüm. "Beni ektin. Beni ektiğine inanmıyorum." Zayn'i geçip taksiye bindim. Evin adresini söylerken arkamdan bakıyordu.

Yolun yarısında mat siyah R8 gecenin ışıklarını yararak önümüze kırdı ve bu da taksi şoförünün ani fren yapmasına neden oldu. Yağmur şiddetini göstermişti. Kavşağın tam ortasındaydık ve arkadan, önden, sağdan ve soldan gelen arabalar biz çekilmeden bir yere hareket edemezdi.

Arabadan indi. Kumaş takım elbisesi ve şekilli yumuşak saçlarına yağmur damlaları akın ediyordu ama bunu dert ediyor gibi görünmüyordu. Taksiye yaklaştı ve kapımı açıp bana baktı.

"Arabadan in." O'nu sinir etmek istercesine yüzüne bakmaya devam ettim. "Arabadan in dedim!" diyerek sesini yükseltti. Ürkek hareketlerle arabadan indim. Kapıyı kapattı.

"Ektin beni." dedim. "Saatlerce bekledim ve sen gelmedin." Ellerine baktım. Hiç olmazsa geç geldiğini telafi edecek bir şeyler bulabilirdi. "Bari bir çiçek falan bir şeyler getirseydin." 

Vücudu baştan ayağa titredi. Bunun başta soğuk havadan olduğunu düşündüm ama soğuk titremesine benzemiyordu. Pahalı takım elbisesinin dizinin ıslanmasına aldırmadan diz çöktü. Olanlara bir anlam veremiyordum. Cebinden bir kutu çıkardı. Gözlerim dolmuştu ve nedenini bilmiyordum. "Çiçek veremedim ama," dedi ve kutuyu açıp gözlerimin içine baktı.

"Soyadımı versem kabul eder misin?"

Zayn. 

Dudakları titredi. Kutuyu kapatmadan ayağa kalktım. Etraftaki insanlar alkış çalıyor "vhuu!" gibi sesler çıkarıyorlardı. "Sana olan duygularımı biliyorsun." dedim yavaşça. "Seni seviyorum. Tahmin edebileceğinden çok daha fazla ve bundan sonra hayatımı seninle devam ettirmek istiyorum." Gözyaşları gözlerinden dökülmeye başladı. O'nu durdurmadım çünkü mutluluktan ağlıyordu.

"Kadınım ol, her şeyim ol, nefesim, kalbim ol istiyorum. Şirketten dönünce evde senin yüzünü görmek, sonsuza kadar seni kollarımın arasında tutmak istiyorum." Arkadan biri 'yürü be!'' diye bağırdı. "Za-zayn." dedi kekeleyerek. Kollarım iki yana açıp bağırmaya başladım. "Seviyorum be işte seni!" Yağmur, bin bir özenle yaptığım saçlarımı bozmuştu. Elleriyle yüzünü kapattı ve gözlerinden yaşlar dökülürken gülmeye başladı. O da benim gibi kollarını açtı ve olanca yüksek sesi ile bağırdı. "Evet, evet, evet! Seninle evlenirim lanet olası koca adam!" Açık olan kollarıma kendini bıraktı. Alkış sesleri kulağımı doldurdu. Şu an, gezegende benden mutlu adam yoktu sanırım.

Never Been HurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin