Episode 21. "Feeling Great."

19.9K 635 136
                                    

Elimde uzun bir ithaf listesi var. Hepinize vereceğim merak etmeyin gençler. :D 

Multimedia'daki şarkıyla okuyun lütfen. (Sean Paul - Got 2 Luv U Ft. Alexis Jordan.) Biterse baştan açın.

Bu bölümün ithafı: @MemoriesNeverDiex'e gidiyor. *-*

UYARI: Bu bölümde +18 yerler vardır. Rahatsız olacakların okumaması önerilir. ^-^

Bölüm 21. "Harika hissetmek."

Pencereyi açıp, temiz havanın odama dolmasına izin verdim. Hava güneşliydi ama yine de top top gri bulutlar etrafta gezinmekten ve her an yağacakmış gibi görünmekten çekinmiyorlardı.

Aşağıdaki kapı çaldı. Bu gün okula gidip ilk günüme alışmam gerekiyordu. Banyoya yöneldim. Kimin geldiğini merak ediyordum ama merak hissi geçmek için biraz daha bekleyebilirdi.

Kişisel ihtiyaçlarımı karşılayıp odama geçtim. Babam bu gün evden erken çıkacaktı. Bu da çıkışıma yetişemeyeceğini gösteriyordu. Üstüme şık olduğunu düşündüğüm bir şeyler geçirdim. Saçlarımı da yapıp aşağı indim.

"Anne, babam gitti--" Mutfağa girdiğimde lafımı devam ettiremedim, ayak ayak üstüne atmış elindeki gazeteyle kahvesini yudumlayan bir Malik buna engel oldu. Mutfak boştu ve keyif çatıyor gibi bir hali vardı. 

"Günaydın sevgilim."

Sırıtarak bana baktığında bunun rüya olmadığından emin olmak istiyordum. Mükemmeldi. Beyaz tişörtünün üzerine giydiği mavi kareli gömleğinin düğmelerini açık bırakmış, karnına yapışan tişörtle karın kaslarının görünmesini sağlamıştı. Siyah pantolonu saçlarıyla uyumluydu ve altında beyaz converse vardı. O'nu haftalar sonra ilk defa converse ile görüyordum.

"Günaydın." diye mırıldandım yavaşça. Tezgaha ilerleyip parmak ucumda yükseldim ve raftan büyük bir bardak alıp portakal suyundan doldurdum. "Ne için buradasın?" dedim O'na doğru dönerken. Elindeki gazeteyi düzgün bir biçimde katlayıp masaya koydu. "Seni götürmek için." Bardağı dudaklarıma götürüp bir yudum alırken sordum. "Nereye?" "Okula."

Öksürmeye başladım. Portakal suyu boğazıma durmuştu. Telaşla bardağı yerine bıraktım. Gülerek yanıma geldi ve nazikçe sırtıma vurdu. "Sakin ol. Bu kadar heyecanlanacağını düşünmemiştim." "Alakası yok." dedim derin bir nefes alırken. "Jason ya da Bob bırakırdı. Benim için yorulmana gerek yoktu." Poposunu tezgaha yaslayıp kollarını kavuşturdu. "Bob baban ile işe gitti, Jason'ı şirkete ben bırakacağım. Annenin mutfak klubünde özel bir daveti var." Gözlerime bakıp gülümsedi. "Yani ortada kalıyorsun. Ama ben tüm gün boşum. Sevgilimi okula götürebilirim, değil mi?" Belimden tutup beni, kendine çekti. Gülümsedim. "Tek derdin Micheal ile görüşmemem değil mi?" Dudağını ısırıp gülümsedi. "Yabani erkeklerden korumak diyelim." Ardından göz kırptı.

"Annem nerde?" "Yukarıda. Jason'da öyle. Giyiniyorlar. Dersin kaçta?" dedi. Ders programını hatırlamaya çalıştım. "12.30 sanırım. Bu gün sadece üç ders var." 

"O zaman öğleden sonra Trisha'lara gidiyorsun küçük hanım çünkü evde kimse olmayacak." Annemin ani baskını üzerine bana yakın olan bedenini büyük bir kuvvetle ittim. Geriledi ve dengesini sağlayamadı. "Hey, Zayn. Yavaş ol tatlım." Annemin uyarısı üzerine Zayn gülmeye çalıştı. "Beyinciğimde sorun var sanırım." Bu kısımda bana bakıp dişlerini sıktı. Gözlerimi kıstım.

"Anne, evde tek kalabilirim." dedim portakal suyumla masaya otururken. "Biliyorum." dedi annem. "Ama geç saate kadar evde olmayacağız. Bu yüzden okuldan sonra oraya gitmen daha iyi olur." "Evet." dedi Zayn. "Annemler öğleden sonra teyzeme gidecekler. Oraya gelebilirsin. Ben bırakıyorum." 

Never Been HurtWhere stories live. Discover now