Episode 42. "I'll figth. For love."

14.3K 652 130
                                    

Bölüm şarkısı "Kelly Clarkson - Because of You."

Bölümü 2. yayınlayışım. İlk attığım sırada watpad bildirim atmıyordu. Şimdi umarım herkese iletir.

80K olduk! Hepinize çok teşekkürler! ♥

Bölüm 42. "Savaşacağım. Aşk için."

Zayn sabah şiddetli bir baş ağrısı ile gözlerini açtı. Sanki kafasına balyozla vuruyorlarmış gibi hissediyordu. Eli direkt başına gitti. Kendini yorgun ve bitik hissediyordu. 

Dün gece aklına gelince irkilerek doğruldu. Etrafına bakında. Dün geceki olaylara göre şu an Perrie'nin evinde, onun odasına, onun yanında çıplak olması gerekiyordu ama görüntü çok farklıydı. Zira burası kendi odasıydı ve üstünde de pijamaları vardı. 

"Kendinde misin?" 

Niall'ın sesiyle kafasını ona çevirdi. Bu işte bir terslik vardı. "Ne işin var senin burada?" diye sordu Zayn. Her kelimesinde başının ağrısı biraz daha ağrıyordu. "Seni ev--" "Hayır." dedi Zayn onu sustururken. "Asıl benim burada ne işim var?" "Dostum burası senin evin." dedi Niall gülerken. "Niall dün gece ne oldu bana anlat." dedi Zayn hızlıca. Perrie ile yatmış olmamayı diliyordu.

"Çok içtin. Epey. Sana durmanı söyledim ama dinlemedin. Bana iki kez baba dedin ve bir kızı da Arabell diyerek yanına çağırdın. Sonra Perrie geldi. Seni eve götürmeye istekli oldu ama onu durdurdum. O halde seni onun ellerine bırakamazdım." Zayn'in kafası karıştı. Bunlar gerçeklerse dün yaşadıkları neydi?

"Niall ben--" "Biliyorum." diye kesti Niall onu. "Bir rüya gördün. Perrie ile birlikte oluyordun. Gece bir süre uyudun, sonra titreyerek uyandın ve bana her şeyi anlattın." Zayn büyük bir rahatlama ile derin bir nefes verdi. Kendini geriye bıraktı. "Hepsi rüyaydı değil mi? Bak Niall benimle oynuyorsan gebertirim." "Hayır." dedi Niall. "Hepsi rüyaydı. Artık kendine gelir misin? Kalk bir banyo yap. Sonra şirkete gideceğiz. Aşağıda bekliyorum." Niall odadan çıktığında bir süre iç sesi ile yalnız kaldı. Sonra telefonuna uzanıp tarihe baktı. 

18 Temmuz. 

"4 gün var." diye mırıldandı. Kafasına gelen ani fikirle ayağa kalktı ama bu ani kalkış başının daha çok ağrımasına sebep oldu. Umursamadan banyoya girdi ve üzerindekilerden kurtulup kendini suyun altına bıraktı.

'22 Temmuz.' diye düşündü.

'Acının bittiği gün olacak.'

Arabell. 

"Sınavlar bitti!" diyerek Micheal'ın yanına oturdum. Kafeteryada kendi kendine oturmuş bir şeyler içiyordu. "Tebrikler." dedi gülümseyip. "Kurtuldun." Gülümsedim. "Senin daha var?" Kafasını salladı. "2 tane daha var." O mühendislik okuduğu için bana göre dersleri oldukça ağırdı. "Yarın okula gelmiyorum ben. Almana gerek yok." "Tamam." dedi ve kahvesinden bir yudum aldı.

Kendimi tutamadım. "Bu daha ne kadar devam edecek?" dedim. Bana bakıp kaşlarını çattı. "Ne?" "Bu sevgili olayı. Ne zaman bitecek." Ellerini kavuşturup ciddiyetle bana baktı. "Bende bunu konuşacaktım." Derin bir nefes verdi. "Arabell.. Sanırım ben bir kıza ilgi duymaya başladım." Çığlığım üzerine elimle ağzımı kapattım. "Micheal! Aman Tanrım bu harika!" Gülümsedi. "Bizim bölümde. 3 dersimiz ortak. Ve sanırım.. o da bana boş değil." "Tanrım." dedim sevinçle. Güldü. 

"Peki, benden nasıl ayrılacaksın?" dedim. Güldü. "Ayrıldım bile." Gözlerimi devirdim. "Hayır. Micheal'ın bilmesi gerek." "Tamam o zaman." dedi düşünür gibi. "Eve gidince epey asabi ol. Bağır çağır. Ne olduğunu sorarlarsa da ayrıldığımızı söylersin." Gülümseyerek ona baktım. "Yemin ederim zeka fışkırıyor."

Okuldan çıkıp eve geldiğimde sinirli bir hal almaya çalışıp zile bastım. "Hoş geldin." diyerek abim kapıyı açtı. Sinirli adımlara bir şey demeden içeri girdim ve kitaplarla çantamı vestiyere sertçe attım. "Neyin var senin?" dedi arkamdan. Salona girerken bağırdım. "Bitti. Micheal ile bitti abi."

Bağırmaz olaydım.

Koltuğa kurulmuş bir adet Zayn bana bakıyordu. Gözlerimi buluştuğunda hareket edemedim ama sonra toparladım. "İyi ama neden?" dedi Jason arkamdan salona girip. "Olmadı işte." Gergin hissediyordum. "Ben odadayım." dedim aynı sinirle ve parkeleri converselerimin altında ezerek yukarı çıktım.

İyi oynadığımı düşünürken odamın kapısı çalındı. "Gir." diye seslendim ve gece karası saçlar kapı arasından göründü. "Gelebilir miyim?" dedi kibar bir şekilde. Yutkundum. "Gel." 

İçeri girip kapıyı kapattı. Odada birden gergin rüzgarlar esmeye başlamıştı. "İyi misin?" dedi çekingen bir tavırla. "Evet, iyiyim." dedim ve yatağa oturdum. 

"O.." dedi yavaşça. "O seni incitmedi değil mi?" Kafamı kaldırıp O'na baktım. Gözlerinden endişe akıyordu. "Üzülmedin yani?" "Yo, hayır." dedim ama sesim daha çok üzülmüş gibi çıkmıştı. Önümde diz çöktü. "Bak eğer istersen onunla konuşurum." "Konuşmazsın, döversin." dedim onu düzelterek.. Kafasını aşağı eğip güldü. Gülümsedim. 

"Sen nasılsın?" dedim yavaşça. Önümden çekilip yanıma, yatağa oturdu. "Bir zorunluluğun içinde, yalnız başına dolanıyorum." dedi. Anladım dercesine başımı salladım. 

Kapı açıldı. "Hey." Jason içeri girdi. "Ne yapıyorsunuz burada?" "Biraz dertleştik." dedi Zayn. Sonra mırıldandı. "Abi-kardeş gibi." "Güzel." dedi Jason. "Hadi aşağı gelin. Film izleyelim." 

"Annemler nerede?" dedim merdivenlerden inerken. "Babamla dışarı çıktılar." dedi. "Biraz dolaşacaklarmış." "Aslında filmi boş verin." dedi Zayn. "Bizde dolaşsak mı biraz?" Jason'a baktı. "Sende Jessica'yı ara. Onu da alalım. Göl kenarına gidebiliriz." Jason gülümseyip telefonuna sarıldı.

**

"Zayn, biz buralardayız. Takılın siz." dedi Jason Jessica'nın elini tutarken. Onlar uzaklaşırken bacaklarımı oturduğum kayadan aşağı sallandırdım. "Onlar gibiydik." diye mırıldandı onların arkasından bakarken. Sonra bana döndü. "Gizli de olsa kendimize ait bir dünyamız, mutluluğuz vardı." Tebessüm ettim. "Sen diyorsun. Vardı. Geldin ve yıktın." Yüzümüzü biraz yaklaştırdım. "O mutluluğu yıkan sendin." "Biliyorum." dedi dudağını büzüp. "Ama her zaman ikinci bir şans vardır." Başımı iki yana salladım. "Sana katılmıyorum. Her zaman diye bir şey yok." Bana baktı. "Yani ilerde bana bir şans vermez misin?" Kafamı iki yana salladım. "Bu yolda, içinde bulunduğun zorunlulukta sana yardım ederim ama sadece arkadaş olarak." Sorusunu geçiştirmemin üstünde durmadı. O'na baktım. "Sevgili olarak benden destek bekleme." "Onunla evlenmeyeceğim." dedi kollarını kenetlerken. "Şirkette işler yola girdi. Çok kısa süre sonra bitiyor." Güldü. "Tekrar benimsin." Gülüp ayağa kalktım. Üstümü silkeledikten sonra yerde oturan Zayn'e baktım. "Peki seni isteyen biri var mı burada?" Gidecekken kolumu tuttu. "Beni istiyorsun." Gülümseyip kolundan çıktım ve yürümeye başladım. Ayağa kalktığını duydum. Sonra ise gür sesini.

"Ne olursa olsun bu aşktan vazgeçmeye niyetim yok Arabell." Bağırıyordu. "Bizim için, aşk için savaşacağım sevgilim." Güldü.

"Yanımda istediğim sensin, çakma bir sarışın değil." Arkam O'na dönük olduğu için güldüm. Ve yürümeye devam etti. 

Beni gerçekten seviyordu.

Never Been HurtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin