Episode 16. "Misunderstanding."

19.7K 755 85
                                    

Bölüm 16. "Yanlış anlaşılma."

2 gün sonra. 

"Arabell. Zıplamayı hemen kesmezsen bilgisayarı kafana geçireceğim." Abimin sert çıkışı üzerine anneme sarıldım. "Anne, lütfen kazanmış olayım lütfen!" Babam elini omzuma koydu. "Arabell, sakin ol lütfen. Fazla stres yapıyorsun."

Annem ve babam 2 gün önce, pazartesi, Londra'ya ulaştılar. Akşamdı ve Yaser'de bizimle karşılamaya havaalanına geldi. Zayn gelmek çok istedi ama akşam restorantta şarkı söylemesi gerekiyordu. 

Gerçekten şaşırıyorum. Babasının Londra'yı doyuracak kadar parası olmasına rağmen o yine de restorantta şarkı söyleyerek kendi parasını kazanıyordu.

"Asla babamdan para istemem." demişti Jason'a. "Sonuçta haftada iki kez kendi emeğimle işimi yapıyorum ve bu durumda para isteyemem. Kendi paranı kazanmak harika." Jason'ın bu laf karşısında ezildiğini görmemek imkansızdı. "Ben," demişti. "Babamla ortak çalıştığım için paramız da ortak."

Jason 2 gün önce bana e-postamı kontrol etmemi söylediğinden beri iki sabahta bilgisayarımı ona götürüp e-postama girmesini sağlıyorum. Eğer kabul edilmemiş ya da daha mükemmeli kabul edildiysem buna kalbim dayanır mı emin değilim.

Şifremi girdi ve gelen kutumda bir yeni mesajım olduğunu görmemizi sağladı. İnleyerek anneme sarıldım. Bir kaç mause tıklama sesi duydum. Sessiz gülüşme sesleri. Annem fısıldadı. "Neymiş? Seçilmiş mi?" "Anne! Seni duyabiliyorum." diye bağırdım. Babam gülerek beni annemden ayırdı. Omuzlarımdan tutuyordu.Ve direkt gözlerimin içine bakıyordu. "Baba, eğer seçilmemişsem çabuk söyle. Acısız olsun." Güldü. "Tebrikler tatlım." diye fısıldayıp bana sarıldı. "2 gün sonra seni görüşmek için çağırıyorlar." 

Yüksek ve tiz bir çığlık koparınca babam benden ayrılıp kulağını tuttu. Tamam, belki biraz fazla bir tepki olabilirdi.

"Aman tanrım! Seçilmişim! Buna inanabiliyor musunuz? Seçilmişim!" Bağırarak Jason'a sarıldım ve gülerek beni etrafında döndürdü. "Tamam, gençler. Tamam." dedi babam ortamda ciddiyeti sağlarken. "Micheal Londra üniversitesinde mühendislik okuyor. Sana o yardım edebilir!" dedi Jason büyük bir neşeyle.

Agh. Bu olmadı işte.

"Hayır, gerek yok. Bob beni bırakır değil mi?" Jason güldü. "Merak etme. Bob ikinizide bırakır ve orada sana Micheal yardım eder." Telefonun alıp odanın kapısına adımladı. "Onu arayacağım." "Ama.." diye ısrar edecektim fakat çoktan odadan dışarı çıkmıştı bile. 

Babam bana tekrar sarılıp alnıma bir öpücük bıraktı. "Tebriler hayatım." dedi. Annem de sarıldı ve o da tebriklerini ilettikten sonra odamdan çıktılar.

Hannah'ı aradım. Ama cevap vermedi. Tabii o üniversiteyi benden önce kazandığı için şu an derste olabilirdi. 

Aynı üniversitenin psikoloji bölümünü okuyor Hannah. Ona, psikologların bir süre sonra hastaları gibi delirdiklerini söylediğimde benimle 3 gün konuşmamıştı. Seçtiği bölümü gerçekten çok seviyor.

Bu sefer rehberde sona gidip Zayn'in ismini sağa kaydırdım. Ama o da açmadı. Bu gün salı. Her hangi bir işi yok bildiğim kadarıyla. Ah, sevincimi kimseyle paylaşamayacağım mı şimdi ben?

Sıkıntıyla yatağa oturduğumda telefonum titredi. Ekrana bakmadan kulağıma heyacanla götürdüm. "Zayn?" Gülme sesi duydum. "Sanırım telefon açarken ekrana bakmalısın Arabell." Micheal'ın sesini duyduğumda hayal kırıklığı vücudumu sardı. Ne bekledim, ne buldum..

 "Merhaba Micheal." dedim. Jason'dan sonra hemen beni araması tesadüf olamazdı.

"Merhaba." dedi kibar ses tonuyla. "Duyduğuma göre seçilmişsin ha?" Güldüm. "Evet, öyle oldu." "Tebrikler." dedi. Gülümsedim. "Teşekkür ederim."

Never Been HurtWhere stories live. Discover now