Episode 40 Part 1. "I'm in you for life."

15.6K 638 138
                                    

Bu bölüm 2 part halinde olacak gençler. İlk partı yayınlıyorum, ikinci part ya bu gün, ya da yarın gelecek. Oylar kısa sürede yükselirse hemen bu gün gelebilir! *-*

İthaf; @Styhornelikson'a gidiyor.

Bölüm şarkısı "Imagine Dragons - Demons." 

İiy okumalar.

Bölüm 40 Part 1. "Ben sende müebbetim."

3 gün sonra. 

Zayn.

"Niall artık gülmeyi keser misin?" sabırla son bir kez daha şansımı denedim. Onlara Arabell ile olan konuşmamı anlattığımdan beri gülüyordu. "Dostum.. ama bu çok komik." dedi ve ardından daha güçlü bir kahkaha dalgası ile sarsıldı. Harry kıkırdamaya başlayınca onunda yakında gülmeye başlayacağını anladım. "Biriniz daha gülerse kalkar giderim." dedim sertçe. "Tamam Zayn. Sakin." dedi Louis. Sonra Niall'a döndü. "Beynini mi aldırdın Niall? Kendine gel." Ve yüzüne sert bir tokat indirdi. Bu, biraz olsun susmasını sağlamıştı. 

"Kusura bakma Zaynie ama bu oldukça komik." dedi Niall sandalyedeki oturuşunu dikleştirip. "Yani sen gerçekten deli gibi aşık olduğun kızla arkadaş kalabileceğine inanıyor musun?" Saçlarımı karıştırdım. "Biliyorum, oldukça saçma." "Oldukça mı?" dedi Harry ama görmezden geldim. "Ama eğer benimle arkadaş olursa bana böyle soğuk bakmaz." Louis şevkatle gülümsedi ve elini omzuma attı. "Pekala. Acı bir gerçek ki, sen o kızı çok kötü yaraladın. Ve o kız kalp kırıklığı geçene kadar seninle arkadaş bile olsa sana öyle soğuk bakacak." Kafamı geri yasladım. "Neden her şey bu kadar zor?" Gürültülü bir nefes verdim. 

Telefonum çalınca sırtımı gerip arka cebimden telefonu çıkardım. "Dostum nasılsın?" Bu Jason'dı. "İyi. Sen?" "İyi. Müsaitsen sana bir işim düştü." "Tabii." dedim. "Nedir?" "Arabell Hannah ile buluşacak ama Hannah Liamlarda. Arabell'in oraya gitmesi gerekiyor. Benim şirkette toplantım var. Micheal'da okulda. Taksiyle göndermek istemiyorum. Boşsan gelip Arabell'i Liam'a bırakır mısın?" 

O benden uzaklaşırdı, ama kader bizi bir araya getirirdi.

"Tabii." dedim gülümseyip. "Neden olmasın? 15 dakikaya hazır olsun. Geliyorum." Telefonu kapatıp ayağa kalktım. "Nereye?" dedi Niall. Gülümsedim. "Güzel bir yere." 

Arabaya nasıl geldim, nasıl bindim ve nasıl çalıştırdım. Hiçbir fikrim yok. O'na gidiyor oluşum, hareketlerimi 3 kat daha hızlandırıyordu.

Evin önünde beni bekliyordu. Arabayı yavaşça önünde durdurdum. "Merhaba." dedi kuru bir sesle arabaya bindiğinde. "Merhaba." dedim ve yola çıktım. "Nasılsın?" dedi. Bu gün 'bana' karşı fazla konuşkandı. "İyi gibi. Sen?" "İyi." ardından kafasını cama çevirip dışarı bakmaya başladı. 

O'nunla böyle uzak olmak canımı yakıyordu. Bana dokunuşunu, sarılışını, öpüşünü özlemiştim. Siyah saçlarımın hakimiyetinin sadece O'nda olması iyi hissettiriyordu. 

Göbekten geri döndüm. 

"Nereye gidiyorsun?" dedi telaşla. Cevap vermedim. "Zayn, yanlış tarafa gidiyorsun." "Biliyorum." diye mırıldandım. "Biraz yavaşlar mısın?" dedi. Aksine, gaza daha çok bastım. 

Sürekli bana nereye gittiğimizi sordu, biraz daha yavaş gitmem gerektiğini söyledi. Arabayı ormanlık bir alana durdurdum ve inip kapısını kaçtım.

"Arabadan in." 

Emir dolu sesime karşılık gözlerimin içine baktı ve arabada oturmaya devam etti. "Arabadan iner misin?" İnsan gibi denersem daha olumlu sonuç elde ederdim belki. "Neden geldik buraya?" dedi bana bakıp. Hala yerinde oturuyordu. "Arabadan inersen göreceksin." İnmesine yardım etmek için elimi uzattım. Önce elime sonra bana baktı ve kapının kenarından tutup arabadan indi.

Pekala.

"Ne yapacağız bu ıssız yerde?" bana arkasını dönüp yürümeye başladı. Kapısını kapatıp arabanın kaputuna yasladım. "Konuşacağız." Sesli bir şekilde güldü. "Konuştuğumuzu sanıyordum?" Bu seferde ben güldüm. "Yanılıyorsun. Sen konuştun. Benim daha diyeceklerim var." 3-4 adım ilerimde durdu ve bana dönüp kollarını kavuşturdu. "Bana anlatman gereken her şeyi anlattın." dedi. Gülümsedim. 

"Hayır. Mesela geceleri rüyama girdiğini anlatmadım. Ya da baktığım her yüzün yavaş yavaş sana dönüştüğünü. 3 gündür kayıda aldığın şarkıyı dinleyerek uyuduğumu, sinirli bir adama dönüştüğümü, uykumu alamadığımı. Bunları anlattım mı Arabell?" Cevap vermedi. "Ha? Anlattım mı?" Yutkundu. "Benden ne istiyorsun?" "Ne mi istiyorum?" Bu zamana kadar hep o konuştu, laflarıyla ezdi beni. Sıra bendeydi. 

"Seni istiyorum." 

Gözlerime baktı. "O tren çoktan kalktı, Zayn." "Beni seviyorsun değil mi?" dediğimde cevap vermedi. "Söylemek zorunda değilsin ama sevdiğini biliyorum." Ellerimi kaputtan çekip göğsümde birleştirdim. "Seviyorsan yanımda olurdun." Büyük bir kahkaha attı. "Sen başka bir kadınla fink atarken sana destek olmamı mı istiyorsun benden?" Gülmeye başladı. "Vay canına. Ne kadar güzel ya." "Bunun bir zorunluluk olduğunu sana söyledim!" Bağırmamla gülmesini kesti. "Keyfimden mi nişanlıyım onunla ben?" "Keyfinden mi orasını bilmem ama onunlaylen çok keyifli olduğun belli." "Ne yapsaydım Arabell? Kıza uzak mı davransaydım? Kötü mü davransaydım?" Derin bir nefes aldı. "Eh, sende haklısın tabii." dedi. "İnsan evleneceği birine kötü davranamaz." 

Elimi saçlarıma atıp karıştırdım. "Göremiyorsun değil mi?" Yere diktiği bakışlarını bana çevirdi. "Nasıl sevdiğimi, nasıl bir acı içinde yüzdüğümü, ne tür bir şeye zorunlu olduğumu. Göremiyorsun." "Sen göremiyor musun?" dedi gözlerini kısıp. "Nasıl sevdiğimi, nasıl aşık olduğumu, acıdan geberdiğimi." Elini saçlarına attı. "Sen benim aşık olduğum ilk adamdın." "Aşık olduğum ilk kadındın." "Neden bu kadar zor ki?" dedi ellerini iki yana sallandırırken. "Seni unutmak neden bu kadar zor?" "Çünkü bana aşıksın." "Bunu inkar eden yok!" dedi sinirle. "Ama artık daha fazla acı istemiyorum. Yeter, bittim. Tükendim." 

Arabanın ön kapısına yöneldi. "Gidelim artık." dedi eli kapı kolundayken. Kapıyı açmadan O'na yetiştim ve sırtını kapıya yasladım. Ellerini ellerime kenetledim. "Hadi ama Arabell." dedim fısıldayıp. Dudaklarıma bakıyordu. "Şu uyuma bir bak." Ellerimize baktım. "Ellerin, ellerime uyuyor. Sanki tutmam için yaratılmış." Gözlerine baktım. "Gözlerin." O kahve gözlerinde boğulabilirdim. "Güldüğünde düz bir çizgi halini alıyorlar. Hiç bir zaman sevmedin değil mi onları?" Yüzünü okşadım. "Bebeksi yüzünü asla beğenmedin." Dudaklarına bakıp kendimi O'na biraz daha yasladım. "Dudaklarının tadını özledim. Onların sadece benimkilere kapanmasını istiyorum Arabell. Başkalarına değil." Başkalarından kastımı anladığını adım gibi eminim. 

Dudaklarımı kulağına yasladım. "İlkin olmak istiyorum. Sadece senin olmak istiyorum. Sana uyanıp, sana uyanmak istiyorum. Ben sende müebbetim. Ayrılamam." Geri çekilip yüzünü ellerim arasında aldım. Hiç konuşmuyor, sadece hareketlerimi izliyordu. "Öp beni." dedim kısaca. "Bunu senin yapmanı istiyorum. İstediğini biliyorum. Hadi, öp ve ve şu acıya bir son ver." Derin bir nefesi dudaklarıma bıraktı. "Malik." dedi yavaşça. "Her şeyin bir bedeli vardır değil mi?" Gözlerine baktım. "Bir hata yaptın ve cezan acı çekmekti." Beni göğüslerimden tutup geriye itti ve kendinden uzaklaştırdı. Kapıyı açtı ve binmeden önce bana baktı.

"Acı içinde boğulup gebermen dileğiyle." 

Never Been HurtWhere stories live. Discover now