Episode 33. "Go."

15.4K 615 64
                                    

Bölüm şarkısı "Beyoncé - Halo" Multimedia'da bulabilirsiniz.

İthaf; AfranurMonteith'e gidiyor. ♥

Oylar kısa sürede artarsa, her gün yeni bölüm atabilirim. Bilginize. *-* 

Ve eğer kafanıza takılan bir sorun olursa, hesabıma mesaj atabilirsiniz. Ayrıca NBH ile küçük ipuçlarını, beni takip eden bazı NBH okuyucularına atıyorum. İsterseniz takip edebilirsiniz profilimi. :P <3

İyi okumalar, ağlamalar. :D   

Bölüm 33. "Git."

Bu halde eve gidemezdim. Saçlarım, rüzgarın etkisiyle dağılmış, gözlerim kısa sürede şişmiş ve kızarmıştı. Araba ağır ağır yavaşladı ve en sonunda kenarda durdu. 

Kollarımı direksiyona yasladım. Bunca şeyin, yaşadıklarımızın, yaşattıklarının, sözlerinin ve daha bir çok şeyin yalan olduğunu bilmek oldukça sarsıcıydı. Beni hiç sevmemişti. Bana hiç aşık olmamıştı. Ama çok iyi rol yaptığı konusunda iç sesimle hem fikirdim. Aklım hemen buradan çekip eve gitmemi emrediyor, kalbim ise geriye dönüp dinlememi haykırıyordu. Sahi, O'nu dinlememiştim bile. Gerçi, bunun mantıklı bir açıklaması olamazdı. 

Elimi telefonuma atıp annemin numarasını çevirdim. Kısa süre geçmeden telefonu açtı. "Anne, merhaba." dedim ama ses tonum ağladığımı belli etmişti. "Ben bu gece Hannah'larda kalsam bir sorun olur mu?" Bir süre cevap vermedi. "Hannah ile konuştun mu?" dedi. O an aramadığım aklıma geldi ama sıkıntı oluşturacağını sanmıyordum. "Konuştum, evet." dedim hızlıca. "Tamam hayatım. Kalabilirsin. Babanı oyalarım ben." "Teşekkür ederim anne." dedim ve telefonu kapatıp yan koltuğa attım.

Camı açıp derin bir nefes çektim içime. Sanki ben nefes aldıkça acı biraz daha büyüyordu. Gözlerimi kapatıp kafamı geriye yasladım. 

"Söz ver." dedim gözlerimi açıp. "Neye?" dedi. Ekranda bir araba patladı ve arabanın alevi O'nun ela gözlerinde yansıdı. "Beni asla bırakmayacaksın. Söz ver." Yutkunup gözlerini bana çevirdi. "Arabell." Parmağımı dudağına koyup susmasını sağladım. "Lütfen olumsuz bir şey söyleme. Yalvarırım."  

"Söz." dedi yavaşça. "Sen-seni asla bırakmayacağım." Elimi beline atıp sıkıca sardım O'nu. Bunu duymak nedensiz bir şekilde rahatlatmıştı.    

Aniden gözümü açtım. Bana söz vermişti. Ama erkeklerin genel özelliği değil miydi verdiği sözü tutmamak?

El frenini çekip vitesi değiştirdim. 

Sağ elimi tuttu ve el freninin üstüne getirdi. "Şimdi çek bakalım şunu." Bütün gücümle asıldım. Ama bir türlü inmiyordu. "Zayn inmiyor." Güldü. Tepesindeki düğmeyi gösterdi. "Buna basarak indirmen gerekiyor."  

Her lanet anda o aklıma gelmeye başlamıştı. Kafamı dağıtmak için radyoyu açıp rastgele bir kanalı açtım. 

I will love you, like I've never been hurt.

(Seni seveceğim, asla incinmeyecekmişim gibi.)

Run througth fire for you, like I've never been burned.

(Senin için ateşe koşuyorum, hiç yanmayacakmışım gibi.)

I'm gonna risk it all like I've never lost.

(Hepsini risk almalıyım, hiç kaybetmeyecekmişim gibi.)

Gonna give it all I've got.

Never Been HurtWhere stories live. Discover now