Episode 58. "How deep is your love?"

12K 663 62
                                    

Hey, önemli duyurular var! Lütfen okuyalım. ^^

• Şu sınır şeysini kaldırıyorum. Oylarda bir şey yok, ama yorumda çok sıkıntı yaşıyoruz. Yorum sınırının geçmesini beklersek eğer epey uzun bir süre bekleyebiliriz. 

• Bir bölümü bir günde 400 kişi okuyor gelen oy sayısı 120'yi zor geçiyor. Ayıp ha. -,-

• İthafını almadan önce uzuun uzuun yorum yapanların ithafı aldıktan sonra buhar olup gitmesi çok kalitesiz bir davranış. Evet, çok kaba bir anlatım oldu ama öyle. Sadece kendinizi düşünemezsiniz lütfen. 

• Yorumlar çok az. Cık cık cık. Son 4-5 bölümü bok gibi bir moralle yazıyorum sayenizde. En iyi okuyucular benimkiler falan diyordum ama değilmiş. İşin garip yani bana mesaj atıp 'bu hikayenin final olmasını istemiyorum!' diyenler oy bile vermiyor.

• Sezon finali yapmadan direkt final yapacağım hikayeyi. Finalde yakındır bilginiz olsun. Okullar açılıyor ve ben yeni senede bir hikaye ile uğraşmayı düşünmüyorum. 

• Bölüm şarkısı "Sean Paul ft. Kelly Rowland - How Deep Is Your Love?" 

• Sitemli Bayan Malik'ten sevgilerle. İyi okumalar. 

Bölüm 58. "Aşkın ne kadar derin?" 

"Anne?"

Buraya neden ve nasıl geldiklerini merak etmiyor değildim. Bakışlarım, annemin arkasındaki Rose'a kaydı. Omuz silkti. Ah.

"Geçebiliriz değil mi?" dedi rahatsız olmuş bir şekilde. Yabancı bir eve gelmek onu her zaman rahatsız etmişti. "Tab-tabii." diye kekeledim ve kenara çekilip içeriyi gösterdim. Dış kapı direkt salona bağlanıyordu. Üçlü koltuğa oturdular. Bende çaprazındaki tekli koltuğa. 

"Arabell, tatlım eminim ki buraya neden geldiğimizi merak ediyorsun." Başımı onaylar anlamında hızlı ve keskin bir şekilde salladım. O sırada yukarıdan yorgun bir ses adımı seslendi. Annem bana baktı. "Zayn." dedim yavaşça. "Gidip baksam iyi olacak. Hastaydı." Gözlerimi kaçırıp ayağa kalktım ve merdivenleri adeta uçarcasına tırmandım. Odaya girdiğimde Zayn ayağa kalkmış geriniyordu. "Ne ara uyandın?" dedi gözlerini kısarak.

Hiç uyudum mu ki?

"Çok olmuyor." dedim. "İyisin değil mi?" "Biri mi geldi?" dedi sorumu geçiştirip. Alnımı ovuşturdum. "Annem." Bir süre bana baktı ve sonra telaşla "Olamaz." dedi. "Jason ve baban da burada mı?" "Hayır, hayır. Sadece annem ve Rose." Elini saçlarına atıp düzeltmeye çalıştı. "Aşağı inelim." dedi ama sonra hareketleri yavaşladı. Gözlerini kapatıp elini midesine yerleştirdi. "Sanırım kusacağım." dedi ve resmen banyo kapısına kafa atarak içeri girdi. Gözlerimi ovuşturup ofladım ve aşağı indim.

"Üzgünüm." dedim koltuğa otururken. "Biraz hasta ve sürekli istifra ediyor." "Biz konumuza dönelim." dedi annem. Kesin kötü bir şey söyleyecek. Ah, hayır. Bunun için kendimi hazır hissetmiyorum. 

"Ihm, hoş geldiniz."

Arkamdan gelen sesle oraya döndüm. Zayn merdivenlerden indi ve oturduğum koltuğun kenarına oturdu. "Hoş bulduk." dedi annem gülümseyerek. Aman Tanrım, gülümsedi!

"Kusarsan gebertirim." diye tısladım dişlerimin arasından Zayn'in duyabileceği bir şekilde. Aynı şekilde cevap verdi. "Bende kendimi gebertirim öyle bir şey olursa merak etme." 

"Artık konuşabilirim." dedi annem. Rose bana baktı. Ve güven verici bir şekilde gülümsedi.

"Baban artık dönmenizi istiyor." dedi annem. "Zayn'in senin için en uygun kişi olduğunu söyledi." Zayn'e baktı. "Ailen ile de konuşacak." Ortamda bir sessizlik oldu. "Anne, doğru duymuyoruz değil mi?" dedim kaşlarımı çatarken. "Jason?" dedi Zayn. Gülmemek için kendimi zor tuttum. Aile falan değil de, tek sorunu Jason'dı. 

Never Been HurtWhere stories live. Discover now