Düş Artık Beyaz Yakamdan...

3.2K 60 5
                                    

‘’Bir sabah bu kokan, pis şehirde uyanmayacağım’’ diyor. Güne başlamak için pekte güzel bir cümle sayılmaz.

Cevap alamamak vazgeçirmiyor, onu sonu gelmeyen sorularını sormaya devam ediyor:
‘’En son ne zaman kuş sesleriyle açtın gözünü?’’
Çok uzun süredir sesizliğim onun en yakın arkadaşı, benden bile daha yakın ona, çünkü böylesi çok daha kolay. Sessizliğim onun her söylediğine katılıyor, bir gün hayallerine ulaşması için cesaretlendiriyor onu. Cevapsız soruları artık ikimiz içinde olağan hale gelmiş durumda, ne ben bu sorulara cevap verme zahmetine  giriyorum artık ne de onun bir cevap beklintisi oluyor benden, yine de nezaketen de olsa cevap vermem için kısa bir süre tanıyor bana, birlikte gerçek bir sohbet etmeyeli uzun süre oldu ve ben bunun eksikliğini dahi hissetmiyorum. Cevaplarımın, sessizliğim gibi onu desteklemeyeceğini bildiğinden o da sessizliğimi tercih ediyor cevaplarıma. Uzun konuşmalar için hiç vaktimiz yok, dahası düşüncelerimiz o kadar farklı ki konuşmamızın bir kavgaya dönüşmesi için beş dakika bile yetiyor, hatta artıyor bile. Bana soracak olursanız ilişkimizin hala devam etmesinin tek nedeni sessizliğim ve benim bu sabah aramızdaki bu sessizlik anlaşmasını bozmaya hiç niyetim yok.

Sorusunu cevaplamam için bana tanıdığı süre bitmiş olucak ki, başka bir soruya geçiyor.

‘’Uyanmak için saat zırıltısına ihtiyacın olmadığı günleri özlemedin mi?’’

   Tabi ki sorusuna yine cevap alamıyor. O, sabah homurdanmalarına devam ederken, uyukusuzluktan sızlayan gözlerimi vücudumdaki son enerji tanesini kullanarak açıyorum. Bütün vücudum sızlıyor, acınacak haldeyim. Bir kaç saatlik bu uyku bedenimi hiç dinlendirmemiş, hatta bir kaç saatlik bu hareketsizliğin bedelini vücudumdaki bütün kaslarda dolaşan bir ağrıyla ödüyorum. Bu hafif sızıdan kurtulabilmek için kaskatı kesilen bedenimi yatakta biraz esnetmeye çabalıyorum. Homurtular bir an olsun kesilince bakışlarım istemsizce ona dönüyor, bu hareketlerin, nerdeyse tamamen çıplak olan bedenimde yarattığı görsel şöleni izlerken buluyorum onu. Yavaş hareketlerle yataktan kalkıp üzerimde toplanan ilgisini ödüllendirmek için bir kaç hareket de ayaktayken yapıyorum.  Bu kısacık flört oyunumu bitirdikten sonra ufak adımlarla çıkıyorum odadan. Ayaklarım banyoya doğru gitse de, ruhum ve aklım hala yatakta ve üzerimde gezdirdiği mükemmel kahverengi gözlerinde kalıyor. Banyodan önce mutfağa gidip tonlarca para dökerek aldığım ve evde oldukça büyük tartışmalara neden olan kahve makinasının düğmesine basıyorum. Kahve makinesinin sesi, Toprak’ın ona sergilediğim gösterinin bitmesiyle yeniden başlayan homurtularına karışırıyor. Onlar sesli, ben sessiz olarak söylene söylene duş almak için banyoya geçiyorum. Banyo kapısını kapatıp suyu açınca homurtuların yerini su sesi alıyor. Suyun sakinleştirici etkisiyle gevşiyorum kafamın içindeki olumlu, olumsuz bütün sesler susuyor. Vücudumun kıvrımlarını takip ederek süzülen suyu, bedenimde dolaşan parmaklarmış gibi hayal ediyorum. Bedenimden çok ruhuma yapılan bu masaj akşamdan kalma yorgunluğumu yavaşça söküp alıyor benden. Biraz önce yatakta kalan aklım ve ruhum da sıcacık suyun altında bana katılıyor , şimdi kendimi daha uyanık, daha bütün hissediyorum.

Bir zamanlar kendimi toparlamak için böyle şeylere hiç ihtiyacım olmazdı, Toprak'tan aldığım bir öpücük beni toparlamaya yeterde atardı bile ancak Toprak’ın son zamanlarda bir rutine dönüştürdüğü sabah sorguları zamanla kendime böyle bir alışkanlık edinmeme sebep oldu. Geçtiğimiz birkaç ayda  günümün en huzurlu dakikaları sabah duşlarım haline gelmeye başladı. Burada kendimle başbaşa kalabiliyor, hatta kendimden bile kaçıp kafamdaki bütün sesleri susturabiliyordum ve bu benim için son zamanlardaki bölük pörçük  uykularımdan çok daha dinlendiriciydi.

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin