Gitme Desen Kalabilir miyim?

569 22 4
                                    

Gece doğru düzgün uyuyamamış olmama rağmen erkenden uyanıyorum. Koltukta hala bebekler gibi uyuyan Demir'i uyandırmak istemediğimden sahilde olduğumu söyleyen bir not bırakıp çıkıyorum odadan. Daha kahvaltı için erken olduğundan bomboş sahilde güzel bir yürüyüş yapmaya karar veriyorum ancak sabahın bu saatinde kumların üzerinde yüzü denize dönük olarak oturan Toprak'ı görünce birkaç saniye duraksıyor, yanına gidip gitmemek konusunda karasız kalıyorum. Arkası dönük olduğu için o görmüyor beni, her ne kadar yüzünü göremesem de sabahın bu saatinde uyumayıp deniz kenarında oturan bir insanın vardır bir derdi diye düşünüyorum. Dünkü dalgın hali geliyor gözümün önüne onu bu kadar düşündüren, uykusuz bırakan ne olabilir ki? Benim durduğum yerden hayatı gayet güzel duruyor hâlbuki. Pelin'in onu reddetmesinden mi korkuyor, emin olamıyor mu onunla mutlu olacağına ya da aklının kalbinin bir köşesinde hala umursuyor mu beni, canımı yakmaktan korkuyor olabilir mi? Ona elimi uzatmayı, onu yanlışından döndürmeyi çok isterim. Ama ya yanlış yapmıyorsa ya ben her zaman ki gibi yanılıyorsam? Bu noktada hayatına karışmayı hiç istemiyorum dahası böyle bir hakkım da yok onun hayatındaki sıfatım ne ki benim, arkadaşı mıyım, sevgilisi mi? Hiç sevdi mi beni acaba? Belki de o başından beri yanlışının ben olduğumu düşünüyor, bana harcadığı 4,5 seneye üzülüyordur. Ben hala yanıma gidip gitmeme kararını vermemişken kuvvetli bir rüzgar esiyor,  sanki rüzgar ona arkasında dikilen beni ispiyonlamış gibi Toprak'ın kafası bana doğru dönüyor. Öylece bakıyoruz birbirimize ne o benim yanıma gelme girişiminde bulunuyor ne de ben onun yanına gitme bu mesafeden anlamak zor ama bir pişmanlık var sanki gözlerinde Toprak'ın. Kendimden biliyorum bu bakışları, beni ne kadar kırdığını unutuyorum gözlerini görünce, ayaklarım ona doğru gidiyor ben farkında bile değilim. Yarası varsa iyileştirmem gerekiyormuş gibi hissediyorum yılların alışkanlığı işte, o düşerse benim daha çok canım yanıyor. İnsan böyle durumlarda unutuyor kırgınlıklarını, gururunu; kırıyor zincirlerini bir bir, ee sevmek kolay iş değil. Görünmez zincirlerim kopuyor benim de, yanına ulaştığımda koyuyorum elimi omuzuna.

''Ne oldu sana böyle?''

''Ben yapamam.'' elinde tutuğu yüzük kutusunu sallıyor ''Aradım Pelin'i gelme dedim.''

''Neden?''

''Seni 7 ay sonra buraya getiren nedenden, ben hiç senden başkası olur mu hayatımda diye düşünmemiştim ''

''Ama oldu''

''Ama senin gibi olmadı. Doğru olanı yapmaya çalıştım seni sevmemeye,  Pelin'inin arkasından iş çevirmemeye.''

''İyi de yaptın''

''İnsan elini kolunu kontrol edebiliyor da, aklımın sürekli sende olması, evlenme teklifime bile onun ne diyeceğinden çok senin ne diyeceğini önemsemem, bu yüzük bile senin zevkine göre seçilmiş baksana mavi tüm bunlar ne olacak peki tüm bunlar haksızlık değil mi Pelin’e ?''

Susuyorum verecek cevabım yok. Biz iki pişman oturup ağlıyoruz yaptıklarımıza şimdi, insanın kendine yaptığını kimse yapamaz demişler çokta doğru demişler ne Demir ne Pelin yaptı bunu bize, her şeyi kendi kendimize yaptık. Birbirimizden koptuk önce konuşmaz, paylaşamaz olduk, büyüyen problemlerimizi susarak çözmeye çalıştık, her şeyi atlatacak kadar güçlü sandık kendimizi; önlemler almadık olası fırtınalara, ilk rüzgarda da dağıldık bir hata diğerini tetikledi. Sadece kendimizden çalmadık üstelik, başkalarının hayatından da çaldık. Şimdi yine burada en başından beri olmamız gereken yerde, birbirimiz de arıyoruz teselliyi. Araya giren onca zamana rağmen en iyi biz anlıyoruz birbirimizi hala. Söyledikleri yakıyor kalbimi dün çok istemiştim beni öpmesini, her şeyi başa sarmasını benim için, bizim için. Şimdi onun da bunu istediğini öğreniyorum peki tutan ne hala beni? Alıyorum yüzünü ellerimin arasına, parmaklarımı dolaştırıyorum yüzünde; değişen bir şey, eklenen yeni çizgiler arıyorum bir kez daha, bu sefer aramızda başka birisi yok, sadece biz varız. Bakıyorum ona her şey aynı ama aynı zamanda da çok farklı gibi araya 7 ay, bir ayrılık kocaman bir özlem büyük bir pişmanlık, bir Pelin, bir Demir girmiş . Kaldığımız yerden devam edebilir miyiz her şeye? Ona yeniden sahip olmayı çok istiyorum ama aklımda soru işaretlerim var. Bir şeylerin zamanı değilmiş gibi sanki, dün tam zamanıydı eğer dün söyleseydi bunları bu hikayenin sonu mutlu bitecekti belki ama bugün yanlış olan bir şeyler var içime sindiremediğim. Alnımı dayıyorum burnuna, gözlerimi kapatıyorum, yüzüne bakınca bildiğim tanıdığım Toprak ama gözlerimi kapatınca hiç bir şeyi aynı değil, kokusuna bile bir başkasının kokusu karışmış artık.

Kendimden beklenmeyeni yapıyorum. Aklımda onun da beni unutamadığını anlayacağı ana dair binlerce senaryo vardı ama hiçbirinde ona hayır diyememiştim ama şimdi...

''Toprak, kalbim çok yorgun benim sana bile hazır hissetmiyorum kendimi. Biraz zaman tanı bana, kendine, bize; hak ettik bunu. Eğer bir gün kesişeceği varsa yollarımızın kesişir yine elbet.''

Toprak gitme, yine yanlış yapıyorsun der gibi başını sallıyor ama engel olamıyor yanından kalkıp gitmeme, ayağa kalkıyorum son bir çabayla elimden tutup kendine doğru çekiyor beni ama bu sessiz ‘’gitmeler’’ yetmiyor yine de beni durdurmaya.

Gidiyorum, gitmem gerek. Çok yordu geçen zaman bizi önce ayırdık yollarımızı, kırıldı kalplerimiz sonra yeni insanlarla sardık kendimizi iyi gelir zannederek ama olmadı. Dikişleri tutmadı kalbimizin yine koştuk birbirimize, bildiğimiz başka yol yoktu ama artık birbirimize de kalmamıştı dermanımız. İyileştirelim derken daha da büyüttük yaralarımızı tek ilacı var her şeyin o da zaman, şimdi kendimi de onu da zamana emanet ediyorum bir gün bizi iyileştirmesini umarak.

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Where stories live. Discover now