Gece Yoksa Yıldızlar da Yok...

523 18 0
                                    


Herkes yemekte olduğundan odama giderken geçtiğim yol çok ıssız rüzgar, yaprak ve kuş sesleri dışında çıt bile çıkmıyor insan bazen dünyada yalnız olmayı dilemiyor değil . Şimdilik dualarım kabul olmuş gibi gözüküyor kendini dinlemek böyle bir şey sanırım etrafımdaki bütün seslerden düşüncelerden arınmış halde, salt yalnızlığı hissediyorum. Yavaş adımlarla ilerliyorum odama sessizliği bozmamak için. Evime varınca da yavaş yavaş tırmanıyorum merdivenlerden ama tahtaların gıcırdamasına engel olamayarak bozuyorum uçsuz bucaksız sessizliği. Büyük terasımdan yürüyerek geçiyor,  asma merdiven yukarı yatak odama çıkıyorum. Bir kez de yukarıdan bakıyorum evime daha toplasan 1 saat bile geçirmedim burada ama yıllardır yaşadığım evden bile daha fazla benimsedim, sanki çok tanıdık bir yer burası bir çocukluk hayalinden alınmışta tasarlanmış gibi , oysa benim hiç bir zaman ağaç ev hayalim olmamıştı hatırladığım kadarıyla. Toprak çocukken hep böyle bir evin hayalini kurduğunu söylerdi bu kadar mı benzedik birbirimize, bu kadar mı anladık birbirimizi, onun hayallerini, bende kurmuş kadar mı oldum? O yüzden mi bu kadar tanıdık geliyor bu ev bana? O yüzden mi benimsedim burayı? En başından beri haksız olan ben miydim yoksa o kadar da farklı değil miydi hayalini kurduğumuz şeyler ?Boşu boşuna mı vazgeçtim ondan? Aklımda sorular, bütün odayı kaplayan yatakta yatmış yatağın üstündeki camdan izliyorum masmavi gökyüzünü ve yavaşça bırakıyorum kendimi , her şeyi iyileştirmesi beklenen uykunun kucağına, gözümden yaşlar akıyor.

Gözlerimi yeniden açtığımda hava kararmış, yıldızlar kararan gökyüzündeki yerlerini almışlar simsiyah olan gökyüzünde beni teselli edercesine parlıyorlar. Doğa aslında bütün bilgeliğini cömertçe sergiliyor anlamak isteyene gecenin karanlığının bile güzel yanları var. Gece olmasaydı yıldızlar bu kadar güzel parlayamazdı. Bu akşam bu dersi alıyor koyuyorum arka cebime iyi ya da kötü her şeyin bir sebebi var. Gözümden süzülen yaşı siliyorum. Uyumadan önce baş ucuma bıraktığım telefonu el yordamıyla buluyorum , düğmesine basınca kapkaranlık oda da yayılan ışık gözlerimi kamaştırıyor. Saate bakıyorum 1 olmuş neredeyse 10 saat uyumuşum yataktan kalkmaya çalışıyorum ama saatlerdir aynı pozisyonda kalan kaslarım adeta donmuş yatak odası dediğim yer merdivene kadar yatakla kaplı(neyseki korkuluk varda bir de gece düşer miyim acaba burdan diye korkmama gerek kalmıyor) adeta yetişkin insanlar için beşik konseptinde bir oda,  bunu şuanki durumumda avantaja çeviriyorum yataktan kalkmak yerine yuvarlanarak merdivene gidiyorum merdivenin yanında derin bir soluk alıp yuvarlanma hareketim esnasında az da olsa ısınan kaslarımı biraz daha zorlayarak ahlıya uhluya inebiliyorum merdivenlerden. Tahmin edeceğiniz gibi oda da bir televizyon ya da teknolojik alet bulunmuyor. Ee bomboş oda da yapacak bir şeyim yok ama kocaman bir terasım var . Koltuğun üzerine bırakılmış şallardan birini alıp , terasa çıkıyorum biraz hava almak için. Telefonumu da yanıma almadım madem dinlenmeye çekildim ne diye zamanın peşinden koşayım ? O benden uzakta bir yerlerde akmaya devam etsin benim onunla bir derdim yok, o da beni rahat bıraksın, yanımda zamanın nasıl hızlı akıp gittiğini gösteren bir şey taşımak istemiyorum.

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Where stories live. Discover now