İçinizi Şişirdiğim İçin Üzgünüm ama Mevzu Derin...

710 24 2
                                    

Arabada sessiz bir hava hakim, birbirimizi çokta iyi tanımadığımız için konuşacak konu bulmakta da zorlanıyoruz haliyle. Arada birbirimizi süzüyoruz yan gözle, göz göze geldiğimizde de birbirimize gülümsüyoruz, daha sonra kafamızı önümüze çevirip sessizliğe yeniden gömülüyoruz.

Bu sessizlik beni daha da fazla geriyor. Kendimi sucluyorum bu rahatsız durum için; kendime yapılan her yemek teklifine görmemiş gibi bodoslama dalarsam olacağı bu işte. Neden bana yapılan her yemek teklifini düşünmeden kabul ediyorum ki ben? Ben kendimin içten içten azarlaya durayım, bu sessiz ve gergin yolculuğumuz tahmin ettiğimden çok daha kısa bir sürede, insanların dışarı taştığı  oldukça kalabalık bir barın önünde sonlanıyor.

Bu mekan, Suzan Hanım’ın beni götürdüğü restaurant  kadar lüks bir yer değil, aslına bakacak olursanız burası zaten bir resturant bile değil. Daha çok üniversite öğrencilerine hitap eden, seyahat konseptli bir bar olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla içeride bizi çok kibar garsonlar, görevliler falan karşılamıyor bu sefer. İnsanları inceliyorum; daha üniversiteden mezun olalı iki sene oldu olmadı ama kendimi çok uzak hissediyorum bu tarz mekanlara, çok hızlı büyümüşüm gibi hissediyorum kendimi bazen. Üniversite arkadaşlarımla görüşemiyorum artık, iş çevremdeki herkes de en az 30’lu yaşlarında bense 25 yaşındayım onlara ayak uydurmak için sanırım mezun olduğumdan beri biraz hızlı yaşlandım.

    Ben düşüncelerime dalmış, kalabalığı izlerken Demir Bey kalabalığı yara yara ilerlemiş, aramıza çoktan bir kaç insan grubu girmiş bile. Benim hemen arkasında olup olmadığımı kontrol etmek için arkasını döndüğünda fark edebiliyor benim hala kapının önünde, şaşkınlıkla kalabalığı incelediğimi ve zar zor ardında bıraktığı kalabalığın arasına yeniden dalıyor yanıma gelebilmek için.

‘’Yine noldu? ‘’ diyor bağırarak zorda olsa yeniden yanıma ulaştığında.

‘’Hiç bu kadar kalabalığa alışık değilim.’’

‘’Alış o zaman. Senin işin insanlarla ne kadar çok insanla tanışırsan o kadar başarılı programlar yaparsın .Hem hayat akarken sen kenardan izlemek istemiyordun ya karış işte hayatın içine. Neyi anlamıyorum biliyor musun, yaratıcılık gereken bir işte çalışıyoruz ama kutunun içine sıkıştıyoruz kendimizi. Kendin eğlenmeden insanları nasıl eğlendirebilirsin ki ?’’

Söylediklerini mantıklı bulduğumdan olacak iç sesim ve ben susup. Demir'in uzattığı eli tutuyor ve bahçeye ulaşana kadar  kalabalığı birlikte yarıyoruz. İnsanlardan omuz yiye yiye ulaştığımız bahçe, hava  soğuk olduğundan sanırım, oldukça  sakın ve içerideki insan yığınından eser bile yok.

‘’Şuraya geçelim mi?’’ diue soruyor, köşedeki masayı işaret ederek.

‘’Olur, farketmez.’’

Masaya oturmamızla, bu soğukta müşteri beklemekten sıkılmış olan garsonun yanımızda bitmesi bir oluyor. Demir, bana içip içmeyeceğimi sormaya bile ihtiyaç duymadan  ikimize birir bira ve ortaya da atıştırmalık bir şeyler sipariş ettikten sonra söze giriyor.

‘’Ee Hayal Hanım anlatın bakalım bu tükenmişliğin sebebi ne?’’

‘’Dedim ya; yorgunum son dönemlerde, bir ara çok çalıştım, çok zorladım kendimi. Şimdi onun bedeleni böyle ödüyorum sanırım.’’

‘’Ben gerçek nedenini soruyorum. Etrafına bak bir , seni buraya bir patron olarak getirmiş olabilir miyim? İş yemeği için uygun bir yer mi burası? Arkadaşça soruyorum. O yüzden samimi bir cevap bekliyorum senden de. Şimdi tekrar soruyorum; ne yordu seni bu kadar? İçimden bir ses işle alakalı olmadığını söylüyor.’’

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin