Bir Küçük Haftasonu Kaçamağı...

521 19 0
                                    


Aşağıya Selen’in yanına iniyorum asansörün kapısında dikilmiş beni bekliyor arabayı otelin kapısına getirtmiş bile benden daha heyecanlı sanki kocaman sarılıyorum ona.

‘’Çok, çok teşekkür ederim.’’

‘’Eğer oradan mutsuz dönersen bacaklarını kırarım.’’

‘’Kır valla.’’ Gülüyoruz.

Hemen yola koyuluyorum ayaklarım heyecandan titriyor resmen altı üstü 1 saatlik yolum var ama o kadar sabırsızlanıyorum ki 7 ay nasıl bekledim ben de bilmiyorum. Yolun kenarlarında akan ağaçlar sıklaştıkça anlıyorum Toprak’a çok yaklaşmış olmalıyım artık.

Telefonum hedefimin 100 m sonra solda olduğu uyarısını veriyor. Artık oradayım,onun yanında bir rüzgar esse kokusunu duyacak kadar yakınım ona. Arabalar kapının önüne dizilmiş bende arabayı bir yerlere bırakıyorum koşar adımlarla giriyorum ağaçtan yapılan üzerinde’’ Toprak’tan Hayaller’’ tabelası asılı kapıdan içeri sanki bambaşka bir dünya var. Gökyüzü yine görünmüyor ama beton binlardan dolayı değil bu sefer gökyüzüne aşık ona erişmeye çalışan ağaçlar yüzünden görünmüyor . Gökyüzünde uçuşan kuşlar rüzgarla düet yapıyorlar . Ömer’in anlattığı kadar var şehirlerdeki korna sesleri, bağırış çağırış ,koşuşuturmadan sonra kuşları sesleri , ağaçların hışırtısı, rüzgarın uğultusu terapi gibi geliryor insana. Biraz ilerleyince samandan çatısı olan bir bungolov çıkıyor karşıma burası resepsiyon olmalı içeride 16 yaşlarında bir çocuk var beni görünce ,

‘’Hoşgeldin abla’’ diyor. Ömer’in de belirttiği gibi Tatil köyü değil burası bildiğimiz, sevdiğimiz köylerden burada hanımefendi, beyfendi ;siz ,biz yok burada abla, abi, kardeş var.

‘’Hoşbuldum, Toprak Bey’e bakmıştım.’’yüzümde kocaman gülümseme

‘’Toprak Abi mi?’’ beni düzeltiyor dedim ya kimse beye, hanıma alışık değil buralarda.

‘’Evet’’

‘’Deniz kenarına gidiyorum dediydi en son.’’

‘’Telefonu yok mu bir arasan?’’

‘’Burada çekmez ki abla. Bak sahil şu tarafta git bir kendin bak istersen’’ Burası otelde konaklayan bir tanıdığınızla telefonda görüşmek için bile resepsiyondan vize almanız gereken bir yer değil, içeri girmek için chekin yapmaya ya da görüşmek istediğiniz kişinin sizi kabul edip etmeyeceğini sormaya  gerek yok. Burada insanlar hala birbirine güveniyor demek ki, elini kolunu sallayarak girebiliyorsun herkese açık olan kapılarından. Gösterdiği yöne doğru yürüyecekken sesleniyor arkamdan :

‘’Abla çantayı bırak istersen boşuna taşıma bir şey olmaz burada merak etme.’’

Valizleri bırakıyorum, ayağımdaki ayakkabıları çıkarıp elime alıyorum madem beni çıplak ayaklarımla çağırdı bende çıplak ayaklarımla koşa koşa giderim ona ilk defa böyle bir şey yapıyorum hayatımda . En plansız, en hazırlıksız halimle en zor yoldan gidiyorum bu sefer. Demir’e onun anlam veremediği cümleler kurmasam  içimde tutsam her şeyi, onun benim için delimidir nedir diye düşünmesine sebep olmasan, onunla düğüne gidip eğlensem en kolayını yapmış olacaktım. Ama ben işimi , İstanbuldaki hayatımı ortaya koyup geldim ilk defa zor olanı seçtim. Çıplak ayaklarımla koştum ona yarın ne olur diye düşünmeden, ikinci defa düşünmeye hiç ihtiyaç duymadan. Onunla çıkamadığım yola onun için onsuz  çıktım iş için İstanbul için Toprak’dan vazgeçmiştim, şimdi de Toprak için tüm bunlardan vazgeçmem gerkiyorsa , vazgeçiyorum her şeyden.

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Where stories live. Discover now